Bir tasavvuf mütehassısı Seyyid Abdullah Dehlevî
10/06/2023 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Seyyid Abdullah Dehlevî hazretleri, tasavvuf
mütehassıslarının büyüklerindendir. Müslimânların göz bebeğidir. Silsile-i
aliyyenin yirmi sekizincisidir... Çok kerâmetleri görüldü. En
büyük kerâmeti, gelen sâdık kimselerin kalblerine bir teveccüh ederek
feyiz ve bereketle doldururdu...
Bu mübarek zat 1745 yılında Hindistan'ın Pencab şehrinde doğdu.
1824’te Delhi'de vefat etti. Kabri Şâhcihân Camii yakınındaki dergâhındadır...
Babası, Abdullatif Efendi âlim, salih ve zahid bir zat idi. Bir gün rüyasında
Hazret-i Ali Efendimiz ona "Allahü teâlâ sana bir oğul ihsan edecek, o
büyük bir zat olacak. Ona bizim ismimizi koyarsın" buyurdu. Resulullah
Efendimiz de (sallallahü aleyhi ve sellem) evliyadan bir zat olan amcasına
rüyasında, doğacak çocuğa Abdullah isminin verilmesini emretti...
Çocuk doğduğunda, ismini babası Ali, amcası ise Abdullah
koydu. Abdullah-ı Dehlevî hazretleri, altı yaşına gelince, Hazret-i Ali'ye
karşı sevgi ve edebinden kendisine Ali denmesini istemeyip "Ali'nin
hizmetçisi" manasına gelen "Gulam Ali" dedi ve o günden sonra bu
isimle tanındı...
Abdullah Dehlevî hazretleri, Allah vergisi çok üstün bir zekâya sahipti.
Kur'ân-ı kerimi kısa zamanda ezberledi. Dinî ilimleri ve zamanının fen
ilimlerini öğrendi.
Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin huzuruna varıp, kendisini talebeliğe kabul
buyurmasını istedi. O da "Sen hoşlandığın bir yere git. Bizim
yolumuz, tuzsuz taşı yalamak gibidir" buyurdu. "Ben her şeye razıyım
efendim" dedi. "Mübarek olsun" buyurup talebeliğe kabul
edildi...
Abdullah-ı Dehlevî hazretleri, 15 yıl Mazhar-ı Cân-ı Cânân
hazretlerinin sohbetiyle şereflendi. Evliyalıkta yüksek derecelere
kavuşunca, mutlak icazet alıp, halifesi oldu...
Abdullah-ı Dehlevî hazretleri buyurdu ki:
"Talebe, sadık olan talip demektir. Allahü teâlânın sevgisi ile ve Onun
sevgisine kavuşmak arzusu ile yanmaktadır. Bilmediği, anlayamadığı bir aşk ile
şaşkın hâldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. İşlediği günahlarından
utanarak başını kaldıramaz. Her işinde Allah’tan korkar, titrer, Allahü
teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınır. Her işinde
sabreder. Her geçimsizlikte, sıkıntıda kusuru kendisinde görür. Her nefeste
Rabbini düşünür. Gaflet ile yaşamaz. Kimseyle münakaşa etmez. Bir kalbi
incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir...
Eshab-ı kiram hakkında hayır konuşur ve isimleri anıldığında (radıyallahü anhüm) der. Hepsinin iyi olduğunu söyler. Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram arasında olan şeyleri konuşmamayı emir buyurdu. Salih Müslüman, bunları konuşmaz, yazmaz ve okumaz. Böylece, o büyüklere karşı bir edepsizlikte bulunmaktan kendini korur..."