Zekâtın cemiyetteki fonksiyonu
10/08/2021 Salı Köşe yazarı R.A
Zekâtı muhtaçlara
vermelidir. Zekât, çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç
geçinenlere verilir...
“Zekât” çok önemli bir
ibâdettir. Sevgili Peygamberimiz “Zenginlerin zekâtı, fakîrlere kâfi
gelmeseydi, Allahü teâlâ, fakîrlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan
fakîr varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir” [El-Askerî] buyurmuştur.
Zekâtı muhtaçlara
vermelidir. Zekât, çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç
geçinenlere verilir. Allahü teâlâ, böyle fakîrleri milletin içinde
kırkta bir yaratmıştır. Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât
istemeleri harâmdır. İstemediği hâlde, kendisine zekât verilirse, alması günâh
olmaz.
Zekât, Kur’ân-ı
kerîmin birçok yerinde “Namaz” ile beraber zikrediliyor.
Meselâ Bakara sûresinin 43. âyetinde: “Namazı kılınız, zekâtı veriniz” buyuruluyor.
Resûlullah, “Zekâtı
verilmeyen mâllar, ejderha olup sâhibinin boynuna sarılır” buyurduktan
sonra şu meâldeki âyet-i kerîmeyi okudu:
“Allah'ın, kendilerine
lütfundan verdiği ni’metlere karşı cimrilik edenler [Hak teâlânın ihsân ettiği
mâlın zekâtını vermeyenler], bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar
[iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar]. Hayır o, kendileri için
şerdir [Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar]. Cimrilik ettikleri şey,
kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır [o mâllar Cehennemde azâp âleti
olacak]. Göklerin ve yerin mîrâsı Allah'a âittir. Allah yaptıklarınızdan
haberdârdır.” [Âl-i İmrân, 180]
Kur’ân-ı
kerîmde, “…Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda sarf
etmeyenler (harcamayanlar) var ya, işte onlara elem verici bir azâbı müjdele!
(Bu paralar) Cehennem ateşinde kızdırılıp bunlarla onların alınları, yanları
(böğürleri) ve sırtları dağlanacağı gün (onlara denilir ki): "İşte bu,
kendiniz için biriktirdiğiniz servettir. Artık yığmakta olduğunuz şeylerin
(azâbını) tadın!” buyuruldu. [Tevbe, 34-35]
Sevgili Peygamberimiz,
bazı hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurdular:
“Zekât vermeyene Allah
la’net eder.” [Nesâî]
“Mâlın temizlenmesi
için zekât farz kılındı.” [Hâkim]
“Allah’a ve Resûlüne
inanan zekât versin.” [Taberânî]
“En fazîletli ibâdet
namâz, sonra zekâttır.” [Taberânî]
“Zekât vermeyen,
kıtlıklara marûz kalır.” [Taberânî]
“Zekât vermeyen, temiz
mâlını kirletir.” [Taberânî]
“Zekâtı verilmeyen
mâl, kara veya denizde telef olur.” [Taberânî]
“Zekât vermeyen
toplum, rahmetten mahrûm kalır.” [Taberânî]
“Zekât vermeyenin
namâzı kabul olmaz.” [Taberânî]
[Zekât vermemek harâm
olduğu için, böyle günâhkârın kıldığı namâz sahîh olup, borcu ödenirse de, namâzdan
hâsıl olacak sevâba kavuşamaz. Her günâh böyledir.]
“Zekâtını veren, o
mâlın şerrinden korunur.” [Beyhekî]
“Hastayı sadaka ile,
mâlı zekât ile koruyunuz.” [Deylemî]
“Zekât, karıştığı mâlı
ifsâd eder.” [Tergîb]
İmâm Ahmed bin Hanbel hazretleri, bu son hadîs-i şerîfi, “İhtiyâcı olmadığı hâlde, zekât olarak alınan mâl, diğer mâlları helâk eder” diye açıklamıştır.