Nimete kavuşan daima hamd etmelidir...

10/10/2018 Çarşamba Köşe yazarı H.Y

Rabbimizin kullarına ihsan ettiği akıl nimeti olmasaydı, insanlık şerefi yok olurdu. Akıl sahiplerine ihsan edilen en büyük nimet ise, iman ile şereflenmektir.


Edep ve nezaket medeniyeti -16- 

Yüce Rabbimize karşı göstereceğimiz edep ve saygıdan biri de, Onun bize verdiği sayısız nimetleri için  kendisine hamd ve şükür etmektir. Hamd, bütün nimetleri Allahü teâlânın yarattığına ve gönderdiğine inanmak ve söylemek demektir. Şükür ise, bütün nimetleri İslâmiyete uygun olarak kullanmak demektir. Nimet, dünyada ve âhirette faydası olan şey demektir. Kavuştuğmuz her nimet için, (Elhamdülillah hâzâ min fadl-i Rabbî) diyerek, bunların hepsinin Rabbimizin ihsanından olduğunu düşünmeli ve yine (Elhamdülillahi alâ külli hâl, sivel-küfri ved-dalâl) diyerek, küfürden ve sapıklıktan başka her hâlimize hamd etmelidir.

Rabbimizin kullarına ihsan ettiği akıl nimeti olmasaydı, insanlık şerefi yok olurdu. Akıl sahiplerine ihsan edilen en büyük nimet ise, iman ile şereflenmektir. İman ve hidayet, bir nesep işi değil, bir nasip işidir. Rabbimizin bir lütfudur. Seyyid Abdulhakim-i Arvasî hazretleri, her sohbetinde “Allah, bir kuluna iman verdi, ona ne vermedi ki? İman nasip etmediği kullarına verdiği diğer şeyler ise ne ki?..” buyururlardı. Küfürle biten bir hayatın sonu, ebedî olarak cehennemde kalmaktır. Sonu iman ile biten bir hayat ise, insanı sonsuz olarak Cennette kalmak nimetine kavuşturur.

Rabbimizin ihsan ettiği iman nimetine (Elhamdülillahi alâ dîn-il-İslâm ve alâ tevfîk-ıl-îmân ve alâ hidâyet-ir-Rahmân) diyerek daima hamd etmelidir. Bunun manası, “İslâm dini üzere bulunduğumuzdan ve iman etmekte muvaffak olduğumuzdan ve Rahmânın ihsan ettiği hidâyet üzere bulunduğumuzdan dolayı Allahımıza hamd olsun” demektir.

İman nimetinin şükrü için iki şeyi muhakkak yapmalıdır. Birisi, bu nimete başkalarının da kavuşmasına vesile olmalı ve bunun için gayret göstermelidir. İslâmiyeti doğru öğreten kitapları bulup herkese ulaştırmaya çalışmalıdır. Diğeri de, Müslüman kardeşlerini çok sevmelidir. Hadîs-i şerifte buyuruldu ki: (Bir kimse, kendisi için istediği bir şeyi, din kardeşi için de istemedikçe tam ve olgun bir iman sahibi olamaz.)

Günlük hayatımızda ihtiyacımız olan hava, su, ışık ve diğer gıda maddelerini bulabilmek bir nimettir. Bunları yiyip içebilmek, yer ve içerken her birinden ayrıca lezzet almak da ayrı bir nimettir. Yedikten ve içtikten sonra zararlı olanlarını dışarı çıkarabilmek ise yine ayrı bir nimettir. Bunun için yemekten sonra dua ederek, yediğimiz ve içtiğimiz nimetler için Rabbimize hamd etmelidir: (Elhamdülillahillezî eşbe’anâ ve ervânâ min gayri havlin minnâ ve la kuvveh.) Mânası, “Bizim gücümüz-kuvvetimiz olmadan, bizi nimetleri ile doyuran ve susuzluğumuzu gideren Allahü teâlâya hamd olsun!” demektir.