"Fâsık kimselere de rıfk ile muâmele et!"
11/01/2020 Cumartesi Köşe yazarı V.T
“Allahü teâlâya kavuşturan yola davet edenler, fâsık kimselere dahî kaba ve
fana olmamalılar..."
Ahmed bin Yahya el-Cellâ hazretleri evliyanın meşhurlarındandır. 208 (m.
823)’de Bağdat'ta doğdu. Çocukluğunda Ma'rûf-i Kerhî, Sırrî-i Sekatî. Zünnûn-i
Mısrî gibi zatlara hizmet etti. Daha sonra Şam’a giderek talebe yetiştirdi.
306’da (m. 918) vefat etti.
Bu mübarek zat, sohbetlerinde buyurdu ki:
“Allahü teâlânın sevgili kullarından bir fakîr, namaz ânında nasıl Allahü
teâlâ ile birlikte bulunuyorsa, yemek esnasında da Allahü teâlânın huzûrunda ve
O’nunla birlikte bulunmadan ve yemek yemenin tat ve lezzeti ile münâcaatan
lezzetini aynı anda birleştirip duymadan, olgunluğa erişmiş sayılmaz. Zîrâ
kemâle erişenlerde, bu iki lezzet ve duygunun biri, diğerini etkileyip
gizleyemez. Bu durum ve tutumda olan kimseler, bir anda iki lezzeti
tattıklarından, Allahü teâlâya şükürde bulunurlar.”
“Bu dünyâ evinde, kendi ihtiyâcından çok bir şeyi Allahü teâlâdan
isteyenlerin, uzağı görüşü körleşmiş demektir. Bir kimse, Allahü teâlânın
kendisine vermiş olduğu zarurî hacetlere karşılık, O’na şükürde bulunacak bir
gücü gösteremezse, ihtiyâcından fazla istemiş olduğu şeylere karşı Allahü
teâlâya şükürde bulunabilir mi?”
“Allahü teâlânın rızâ ve hoşnutluğunu kazanmak için, dünyâ nimetlerinden
aza kanâat eden kullarının amelleri az olsa da, cenâb-ı Hak böyle kullarından
hoşnut olur.”
“Zulüm ve eza gören din kardeşinin kalbini, sabır tavsiye ederek
güçlendiren bir kimse, ona yardım etmiş sayılır.”
“Allah için kardeşini ziyâret etmeye gidecek bir kimsenin yürümeye gücü
varken, binecek bir vâsıta bulmak için ziyâreti geciktirmesi doğru değildir.”
“Allahü teâlâya kavuşturan yola davet edenler, fâsık kimselere dahî kaba ve
fana olmamalılar. Onlara rıfk ile muâmele edip, ihsân ve kerem göstererek
gönüllerini hoş tutmaklar ki, kendilerine yönelsinler. Ancak bu meyil
gerçekleştikten sonra nasihatte bulunsunlar.”
“İki hasımdan birinin önce davranıp selâm vermesi, aralarındaki düşmanlığın
silinip yok olmasına sebep olur. İki düşman kimseyi barıştıracak en kestirme
yol selâmlaşmadır.”
“Suç işleme tat ve lezzeti bir insanın kalbinde yer ettiği sürece, Allahü
teâlâ için yaptığı tâatinin ona bir faydası yoktur. Çünkü, koyu karanlığa
benzetilen şehvet ve günahlar, tâat nûrunun kalbe girmesini engellemiş olur.
Rabbin meclisinde oturmak için, bu nûrun kalbe girip yerleşmesi gerekmektedir.”