Eshâb-ı kirâmın hepsi müctehid idiler...
11/01/2025 Cumartesi Köşe yazarı V.T
İşlerin nasıl yapılabileceğini, benzeterek anlayabilen âlimlere,
"müctehid" denir...
Molla Mahmûd Zengenî hazretleri âlim ve evliyânın
büyüklerindendir. 1717 (H.1130) târihinde Azerbaycan’da Karabağ’da doğdu.
Beldesindeki birçok medresede âlet ilimlerini tahsîl etti. Tahsîlini tamamlayıp
icâzet, diploma aldı. Kerkük’e dönüp evlendi ve orada tâliblere ilim öğretmeye
başladı...
Bu sırada oraya Hindistan’dan Şeyh Ahmed Lâhorî
hazretleri geldi. Molla Mahmûd bu velîye ve yanındakilere hürmet, izzet ve
ikrâmda bulundu. Onun bu hâlini gören Şeyh Ahmed Lâhorî çok memnun olup, ona teveccüh
ve duâ etti. Molla Mahmûd Zengenî 1800 (H.1215) târihinde Kerkük’te vefât
etti...
Bu mübarek zat, bir dersinde şunları anlattı:
Allahü teâlâ ve Peygamberi, müminlere merhamet
ettikleri için, bazı işlerin nasıl yapılacağı, Kur'ân-ı kerimde ve hadis-i
şeriflerde açık bildirilmedi. Açıkça bildirilse idi, öylece yapmak farz ve
sünnet olurdu. Farzı yapmayanlar günaha girer, kıymet vermeyenler de kâfir
olurdu. Müminlerin hâli güç olurdu. Böyle işleri, açık bildirilmiş bulunanlara
benzeterek işlemek lâzım olur. Din âlimleri arasında, işlerin nasıl
yapılabileceğini, böyle benzeterek anlıyabilenlere, (Müctehid) denir.
Müctehidin, bir işin nasıl yapılacağını anlamak için, son gayreti ile uğraşarak
görüşüne, doğruya en yakın zannına göre amel etmesi, kendine ve ona uyanlara
vâcib olur. Yâni, âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, böyle yapmayı
emretmektedir.
Müctehid, bir işin nasıl yapılacağını anlamaya
çalışırken yanılırsa, günah olmaz. Sevap olur. Uğraşmasının sevabını kazanır.
Çünkü, insana gücü, kuvveti yettiği kadar çalışması emrolundu. Müctehid
yanılırsa, çalışması için bir sevap verilir. Doğruyu bulursa, on sevap verilir.
Eshâb-ı kirâmın hepsi büyük âlim,
yâni müctehid idiler. Bunlardan sonra gelenler arasında, ilk zamanlar ictihâd
yapabilecek büyük âlim çok idi. Bunların her birine nice kimseler uyardı.
Zamanla, bunların çoğu unutularak, Ehl-i sünnet içinde, yalnız bu dört mezhep
kaldı. Sonraları, olur olmaz kimseler çıkıp da, müctehidim diyerek, bozuk
fırkalar çıkarmamaları için, Ehl-i sünnet, bu dört mezhepten başka mezhebe
uymadı. Bu dört mezhepten her birine, Ehl-i sünnetten milyonlarla kimse uydu.
Dört mezhebin îtikadı bir olduğundan, birbirine yanlış demez, bid'at sahibi,
sapık bilmezler. Doğru yol, bu dört mezheptedir deyip, her biri kendi mezhebinin
doğru olmak ihtimali daha çoktur bilir.