Ebedî saadete kavuşmak için

11/03/2019 Pazartesi Köşe yazarı V.T

“Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gittiği yolda gidenlerdir.”
 
Kâdı’l-kudât Sadeddîn Hârisî hazretleri Hanbelî mezhebi âlimlerindendir. 652 (m. 1254)’de Bağdad’ın Hârisiyye köyünde doğdu. 711 (m. 1311) senesinde Kâhire’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Bir kimsenin itikâdı doğru olunca, büyük günah işlemekle kâfir olmaz. Eğer işlediği günâhın cezasını dünyâda çekerse, işlediği günah için keffâret olur. Ancak tövbe etmeden vefât ederse, onun işi Allahü teâlâya kalmıştır. Onu Allahü teâlâ, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) veya sâlihlerden birinin şefaatiyle veya bir iyiliğinden dolayı af ve mağfiret eder. Yahut, günahı kadar azap ettikten sonra, onu yine Cennete kor, imânı olduğu için Cehennemde ebedî kalmaz. Çünkü Cehennemde ebedî kalmak küfrün cezasıdır ve yalnız kâfirlere mahsûstur.
Peygamberimiz bir hadîs-i şerîflerinde buyurdu ki: “Benî İsrâil, yetmiş bir fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan yetmişi Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtulmuştur. Nasârâ da, yetmişiki fırkaya ayrılmıştı. Yetmiş biri Cehenneme gitmiştir. Bir zaman sonra, benim ümmetim de yetmiş üç kısma ayrılır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehenneme gidip, yalnız bir fırkası kurtulur.” Eshâb-ı kirâm, bu bir fırkanın kimler olduğunu sorunca, “Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gittiği yolda gidenlerdir” buyurdu. 
Resûlullahın ve Eshâb-ı kirâmın gitmiş olduğu bu doğru yoldan kıl payı ayrılmak; dünyâ ve âhirette helak olmaya, felâkete sebep olur. Kimin fırka-i nâciye’den olduğunu tesbitte en sağlam ölçü, böyle olduklarını söyleyenlerin akidelerinin; mihenk taşı olan Eshâb-ı kirâmın (radıyallahü anhüm) icmâına, Selef-i sâlihînin ve dört mezheb imamının bildirdiklerine uyup uymadığına bakılmasıdır. Hadîs-i şerîfte bildirilen ümmeti Muhammedin yetmiş üç fırka olması, itikâddaki ayrılığı olup, fer’î ve amelî meselelerde değildir. İtikâdın ve amelin düzgün olması, doğrusunu öğrenip bilmekle mümkündür. Zâten ilim öğrenmek, her Müslüman erkek ve kadına farzdır. Allahü teâlânın kitabı Kur’ân-ı kerîm, baştan başa ilimdir. Allahü teâlâ onda kullarına hitap buyurup, emir ve yasaklarını beyân eyledi. Kulların Kur’ân-ı kerîmde bildirilen emirleri yapıp, yasaklardan kaçınması lâzımdır. Yine Allahü teâlâ, Peygamberlerini (aleyhimüsselam), kullarına kendisinin ve insanların birbirlerine karşı haklarını öğretmek, böylece ebedî saadete kavuşmalarını temin etmek için gönderdi.