"Seni noksan sıfatlardan tenzîh ederim Allah'ım!"
11/03/2022 Cuma Köşe yazarı V.T
"Allah'ım! Seni,
bütün noksan sıfatlardan tenzîh edip, uzak tutar, kemâl sıfatlarla tesbîh
ederim!"
Abdurrahmân Tafsûncî
hazretleri evliyanın büyüklerindendir. Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin
talebesidir. Bağdâd'a bağlı Tafsûnc beldesinde doğdu. 1115 (H.550) senesinden
önce hocası Abdülkâdir Geylânî'nin sağlığında vefât etti.
Abdurrahmân Tafsûncî,
kerâmet sâhibi bir velîydi. Bir gün bir adam ona gelip; "Ey efendi! Benim,
on bir seneden beri meyve vermeyen hurmalarım ve üç seneden beri yavrulamayan
ineklerim var. Bana duâ edin. Bunlardan başka hiç malım yok" dedi. Ona duâ
etti. O seneden sonra hurmalar meyve verdi. İnekler yavruladı. Hattâ o şahıs,
insanlar içinde, hayvan sürüsü ve parası, incisi çok biri olarak tanındı.
Hayvanları, dillere destân olacak şekilde çoğaldı...
Abdurrahmân
Tafsûncî'nin talebelerinden biri anlatır: Hocam Irak sahralarının birinde
bulunuyordu. O esnâda;
"Ey çöldeki vahşî
hayvanların, inlerinde tesbîh ettiği Allah'ım! Seni, bütün noksan sıfatlardan
tenzîh edip, uzak tutar, kemâl sıfatlarla tesbîh ederim!" buyurdu ve hemen
ne kadar vahşî hayvan varsa, yanına geldi, birlikte kendi dilleriyle tesbîh
etmeye başladılar. Hattâ öyle oldu ki, aslanlar, tavşanlarla ve ceylanlarla bir
araya gelip karıştı. İçlerinden bâzısı, sürünerek onun ayaklarının dibine kadar
geldi. Sonra;
"Ey yüce Allahım!
Kuşların yuvalarında, seni tesbîh ettiği gibi, ben de seni tesbîh ediyor, bütün
noksanlıklardan tenzîh ediyorum!" dedi. Başını yukarıya kaldırınca, her
cinsten binlerce kuşun gelip başının üstünde gökyüzünü doldurduğunu gördüm. Her
biri, kendince ötüşüyor, seslerini alçaltıp yükseltiyorlardı. Ona yaklaştılar
ve sonunda başı üzerinde toplandılar. Sonra;
"Ey fırtınaların
kendisini tesbîh ettiği Allahım! Ben de seni tesbîh ediyorum!" der demez,
hemen dört bir taraftan, rüzgârlar esmeye başladı. Ondan daha latîf esen bir
rüzgâr görülmedi. Sonra yine;
"Ey Allahım! Şu
kocaman ve yüksek dağların, seni tesbîh ettiği gibi, ben de seni tesbîh
ediyorum!" dediğinde, o anda, üzerinde bulunduğu dağ sallandı ve ondan
büyük kayalar, Allah'ı zikrederek düşmeye başladılar...
Bir gün adamın birisinin, ezân okunurken şiir söylediğini işitti. Hemen ona, bundan vazgeçmesini bildirdi. Fakat o kişi, söz tutmadı. Ona; "Sus, ancak benim emrimle konuşacaksın. Üç gün hiç konuşma! Sonra, bu yaptığına tövbe edip istigfâr et, yâni bunun günâhından bağışlanmanı Rabbinden iste!" dedi. O da hiç konuşamaz oldu. Üç gün sonra ona; "Abdest al!" deyince, o da abdest aldı, tövbe etti ve konuşmaya başladı.