İftâr vermenin fazîleti
11/04/2023 Salı Köşe yazarı R.A
Yemek yedirmek çok sevaptır. Hele oruçluya yedirmek daha çok
sevaptır. Oruç tutanın sevâbı kadar sevap alır, oruçlunun sevâbında da herhangi
bir eksilme olmaz.
Peygamber Efendimiz, “Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftâr
verirse, günâhları affolur. O oruçlunun sevâbı kadar ona sevap verilir” buyurunca,
Eshâb-ı kirâmdan bazıları, bir oruçluyu iftâr ettirecek kadar zengin
olmadıklarını söylediler.
Onlara cevâben buyurdu ki: “Bir hurma ile iftâr verene de, yalnız su
ile oruç açtırana da, biraz süt ikrâm edene de bu sevap verilir.” [Beyhekî]
Hadîs-i şerîfte, “Ramazânda bir misâfire oruç açtırana,
Sırât köprüsünü geçmek kolaylaşır” buyuruldu.
(Vesîletü’n-Necat)
Peygamber Efendimiz, “Ramazân ayında bir oruçluyu su ile iftâr
ettiren, anasından doğduğu günkü gibi günâhsız olur” buyurunca
da, Eshâb-ı kirâm, “Su az ve kıymetli iken mi?” diye
suâl ettiler. Onlara cevâben “İsterse nehir kenârında versin,
aynıdır” buyurdu. (Vesîletü’n-Necât)
Yolda giderken bir oruçluya bir hurma veya bir zeytin verilse
de, iftâr verme sevâbına kavuşulur. Yemek yedirmeyi nimet bilmelidir. Hadîs-i
şerîflerde buyuruldu ki:
“Cennette
öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, tatlı konuşan, yemek yediren ve herkes
uyurken namaz kılanlar içindir.” [Tirmizî]
“Arkadaşına,
sevdiği yemeği verenin günâhları affolur.” [Bezzâr]
“Allah,
yemek yediren cömertle meleklerine övünür.” [İ.
Gazâlî]
“Amellerin
en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyâcını
karşılamak sûretiyle onu sevindirmektir.” [İsfehânî]
Dost ve arkadaşlara yemek yedirmek, sadaka vermekten efdaldir.
Hazret-i Ali (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Dostlara yedirdiğim bir ekmek,
fakîrlere verdiğim beş ekmekten daha kıymetlidir. Dostlarla yenilen yemek, köle
âzâd etmekten daha makbûldür.”
Yemeğe çağırırken de, yemeğe giderken de yalnız Allah rızâsını
düşünmelidir. “O beni yemeğe çağırmıyor. Onu niye çağırayım” dememelidir.
Yemekte günâh işlenen davetlere gidilmez. Fakîrlerin davetine
gitmeyip de, zenginlerinkine gitmek kibirdendir. Kendinden aşağı olanları
ziyâret etmek de tevâzu alâmetidir.
Düğün yemeğine davet olunanın gitmesi sünnet, başka ziyâfetlere
gitmek müstehaptır. Bazı âlimler ise, “Düğün yemeğine gitmek vâcip, diğer
davetlere gitmek sünnettir” demişlerdir.
Müslümânın Müslümân üzerindeki beş haktan biri, davetine
icâbettir. Yani davetini kabûl edip gitmektir. Hadîs-i şerîfte, “Davete
icâbet ediniz” buyuruldu. (Müslim)
Peygamber Efendimiz, “Cömerdin yemeği şifâ, cimrinin yemeği
hastalıktır” buyurmaktadır. (Dârekutnî) Samîmî olarak
davet edilen yere gitmelidir!
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Davete
icâbet etmeyen, Allaha ve Resûlüne âsî olmuş olur.” [Buhârî]
[Yanî mukaddes dinimizin bu konudaki emrine uymamış olur.]
“İki kişi birden davet ederse, kapısı yakın olana icâbet et! Çünkü kapısı yakın olanın hakkı daha önce gelir.” [Buhârî]