Âlemlere rahmet olan bir ayın arkasından...
11/05/2022 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
Cenâb-ı Hak, bu
mübarek ayın feyiz ve bereketinden layıkı ile istifade eden kulları zümresine
bizleri de dâhil eylesin!
Kavuşmakla
şereflendiğimiz ve elveda diye uğurladığımız rahmet, mağfiret ve cehennemden
azad ayı olan mübarek Ramazan-ı şerîfin her günü müminlerin bayramı idi.
İnşallah bizlerden hoşnut ve razı olmuştur. Cenâb-ı Hak, bu mübarek ayın feyiz
ve bereketinden layıkı ile istifade eden kulları zümresine bizleri de dâhil
eylesin! Tekrarına kavuşmayı cümlemize nasip eylesin!.. Ramazan ayının gün
ve geceleri, öyle mübarek zamanlardır ki, şan ve şerefinin büyüklüğü sebebiyle,
cuma günü ve gecesi ile bu ayın otuz gün ve gecesinde ölen hiçbir mümine, o gün
kabrinde azap yapılmayacaktır.
Allahü teâlâ, kendine
iman eden ve oruç tutan kullarının günahlarını yakıp yok etmek için mübarek
geceleri ve bir ay müddetle de Ramazan-ı şerifi yarattı. Günahlardan temizlenip
Cennete böyle girmeleri için... Aynen kirli elbisenin, çamaşır makinesine
girip tertemiz çıkması gibi… Bu temizlik işlemi, Ramazan-ı şerîfin birinci günü
başlıyor ve otuzuncu günü, öbür taraftan tertemiz olarak çıkıyor. İman ederek
oruç tutan ve sevabını Allahü teâlâdan bekleyen mümin, mutlaka temizleniyor. Üç
gün de bayramın hakkı olarak, bayram sonuna kadar temiz kalıyor. Peki ondan
sonra? Kirli havaya mı, kirli etrafa mı bağlı, elinde olmayarak yine kirlenmeye
başlıyor insan.
Allah adamı olan büyük
zatların sohbetinde bulunanlar da, işte böyle oluyorlar. Onların yanında iken
hâlleri değişiyor, kendilerini temizlenmiş hissediyorlar. Fakat oradan
ayrıldıktan birkaç saat veya birkaç gün sonra o hava gidiyor, eskisi gibi veya
daha kötü oluyor. Bunun sebebi, bizim günahlarımız ve suçlarımızdır. Bu hâl
devam edemez miydi? Elbette, eğer hava kirlenirse bundan kim rahatsız olmaz ki?
Şimdi etrafımızda işlenen günahlar ile hava çok kirlendi. Dolayısıyla, ne kadar
temizlenirsek de, sokağa çıktığımız zaman bu kirli havayı teneffüs ettiğimiz
için kalpler kararır. Havanın kirliliği, haram ve helâllerin karışmasından
oluşmuştur. Eskiden haramlar ve helâller ayrı idi. Şimdi karmakarışık oldu.
Büyük velî Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri, “Otuz sene,
İstanbul camilerinde sadece imanı anlattım, insanlar imanla ölsünler diye
uğraştım. Bu zamanda imanla ölen, ahirette pehlivan diye
gösterilecektir” buyurdu.
Sevgili Peygamberimiz, (Gülerek günah işleyenler, ağlayarak Cehenneme gideceklerdir) buyurmuştur. İmâm-ı Gazâlî hazretleri şöyle haber veriyor: “Bir gün Hazret-i Ali (radıyallahü anh) efendimiz, bir kalabalığın içinden geçerken, onları eğlence ve neşe içinde gördü. Böyle eğlenip neşelenmelerinin sebebini sordu. Onlar da 'Bugün bizim bayramımızdır' dediler. Bunun üzerine, Hazreti Ali efendimiz de; (Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır) buyurdu.”