"Âyet bu âyet, ama…"
11/07/2019 Perşembe Köşe yazarı A.U
Büyük velîlerden Ahmed bin Acîl hazretleri, bir gün
“saralı” bir hastaya Yûnus sûresi 59. âyet-i kerîmesini okuyunca, cin onu
terk etti.
Bu zât hayatta olduğu müddetçe hiç gelmedi.
Ne zaman ki bu zât vefât etti...
Tekrar geldi o cin.
Bu zâtın talebeleri, hocalarının okuduğu âyet-i kerîmeyi okudularsa da, cin
gitmedi.
Hattâ güldü. Ve onlara;
"Âyet bu âyet, ama ağız o ağız değil" dedi.
Talebeler hocalarının kıymetini daha iyi anlamış oldular...
● ● ●
Bir kimsenin elinde “ur” çıkmıştı.
Birçok yerleri dolaştı.
Çok kimselere okuttu.
Ama şifâ bulamadı.
Sonunda bu zâttan duâ istedi.
Mübârek zât;
"Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" okuyup elini tuttu.
Eliyle mesh etti.
Bir bezle sardı ve;
“Bu sargıyı, evine dönünceye kadar açma!" diye tembih etti.
Adam ayrılıp giderken, çarşıda alışveriş yaptı.
O tembihi unuttu.
Ve sargıyı açtı.
Eve gelip yemeğini yedi.
Çayını içti.
Nice zaman sonra hatırlayıp eline baktığında, o yaradan iz bile kalmadığını
gördü.
Hattâ diğer elinden, daha da sağlamdı.