"Doğru cevap verirse o bir peygamberdir!"
11/07/2020 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Bir gün Kureyşliler, aralarında anlaşarak iki kişiyi Yahudî âlimlerine
gönderirler...
Muhammed ibn-i Eşte İsfahânî hazretleri kıraat âlimidir. İran’da İsfahan’da
doğdu. Orada meşhur âlimlerden kıraat ilmi tahsil etti. Sonra Mısır’a giderek
talebe yetiştirdi. 360'ta (m. 971) Mısır'da vefat etti. Bir dersinde şöyle
anlattı:
Ebû Cehil, Kureyş müşriklerine, “Muhammed sizin yanınızda yüzünü toprağa
sürer mi. Yani namaz kılıyor mu” diye sordu. Onlar da, evet kılıyor, dediler.
“Eğer ben Onu namaz kılarken görürsem ayağımla başını ezeceğim” dedi...
Bir gün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” namaz kılarken dediğini
yapmak için üzerine doğru yürüdü. Daha yaklaşmadan yüzünden bir şeyler silerek
derhâl geri döndü. Müşrikler, sana ne oldu, dediklerinde, “Muhammed ile
aramızda ateşten bir hendek gördüm. Zebânîler bana hücûm ettiler. Hemen geri
döndüm” dedi. Bu hâdise üzerine Allahü teâlâ meâl-i şerîfleri “Sen namaz kılan
kulu (peygamberi) bundan menedeni görmedin mi? Keşke o engelleyici doğru yolda
olsaydı, yahut iyiliği ve kötülükten sakınmayı emretseydi. Keşke o yalanlasa ve
dönüp gitseydi (sataşmasaydı). O acaba olanları Allahın görmekte olduğunu
bilmedi mi! Hakîkat şu ki, şâyet yapmakta olduğu kötü davranışlardan
vazgeçmezse, derhâl alnından yakalar, Cehenneme atarız. Çünkü, o yalancı,
günâhkar bir alın! O hem gidip meclisini çağırsın. Biz de zebânîleri
çağıracağız. Hâyır ona uyma! Allaha secde et ve yalnızca Ona yaklaş” olan, Alak
sûresinin 9'uncu âyetinden 19'uncu âyeti sonuna kadar gönderdi.
Kureyşliler, aralarında anlaşarak iki kişiyi Yahudî âlimlerine gönderdiler.
Resûlullahın hâlini sordurdular. Yahudî âlimleri, “Üç şeyi sorun. Eğer doğru
cevap verirse, biliniz ki o Peygamberdir, Ona uyunuz. Yoksa yalancıdır. O zaman
Ona dilediğinizi yapınız” dediler.
Bu suallerden birincisi, Eshâb-ı Kehf kıssası, ikincisi, Zülkarneyn kıssası, üçüncüsü de rûhun ne olduğu hakkında idi. Kureyşliler bunları sordular. Resûlullah yârın cevap vereyim, dedi. İnşâallah dememişti. On gün vahiy gelmedi. Müşrikler sevinmeye başladı. Resûlullaha bu durum çok ağır geldi. Sonra Cebrâîl “aleyhisselâm” o suallerin cevâbını bildiren Kehf sûresini getirdi. Resûlullah bu sûreyi müşriklere okudu. Fakat inat ve kibirleri sebebiyle îmân etmediler. Allahü teâlâ [Bekara sûresi 26. âyetinde meâlen] “...Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da hidâyete eriştirir...” buyurdu.