Vakfiyedeki şartlar yerine getirilmeli!
11/08/2020 Salı Köşe yazarı R.A
Ayasofya’nın Câmi olması konusunun, bir vakıf konusu, Fâtih’in İstanbul’u
fethinin sembolü, kılıç hakkı, mesûllerin çok ağır bedduâdan kurtulmaları
konusu olduğu yazılıp söylenmiştir.
Türk ve İslâm târihinde çok şânlı zaferler vardır; dînlisi de,
dînsizi de şu hakîkati kabûl ederler ki, bu zaferlerden sonra, hiçbir
zaman, gayr-i müslimlere katl-i âm (soykırım) yapılmamıştır; Târih, bu
konuda Müslümânların fazîletleriyle doludur.
Başta Peygamber Efendimiz ve Hulefâ-i Râşidîn dönemlerindeki fetihlerde,
karşı tarafa, düşmânlara, hiçbir zulüm yapılmamış, çok büyük insanlık
sergilenmiştir. Mekke-i mükerremenin, Kuds-i şerifin, Sûriye’nin ve Îrân’ın
fetihleri, buna örnek gösterilebilir.
Kendilerine olmadık ezâ-cefâyı yapan, yurtlarından-yuvalarından çıkaran
Mekke ehâlîsine karşı, Allahü teâlânın nusratıyla çok büyük bir zafer elde
eden Sevgili Peygamberimiz ve Eshâb-ı kirâmı, oranın fethinden
sonra, ne yüksek ahlâk sergilemişlerdir.
Malûm olduğu üzere, şânlı Peygamberimiz, azılı kâfirlerden 15 kişinin
öldürülmesi emrini vermiş, onlardan sâdece 5 kişi öldürülmüş, kalan 10 kişi
kaçıp kurtulmuş, onlar, bilâhare Peygamber Efendimize gelerek af dilemişler ve
affedilmişlerdir. Orada fethin sembolü nedir? Kâbe-i muazzama ve etrafındaki
360 putun temizlenmesidir.
Hazret-i Ömer’in hilâfeti zamanında Kuds-i şerîf fethedildiğinde,
Haçlıların Selçûklular zamanında Kudüs’ü işgâl ettiklerinde yaptıkları
katliâmın zerresi yapılmamıştır.
Sûriye fethedildiğinde, fethin sembolü olarak, oradaki en büyük kilisenin
yarısı câmi yapılmış [Câmi-i Ümeyye veya Emevî], ama diğer kiliselere
dokunulmamıştır.
Ama, esefle ifâde edelim ki, Haçlıların, Moğolların, Komünistlerin ve
diğer dînsizlerin muhtelif mekânları işgâllerinde, çok zâlimâne katl-i âmları
olmuştur. Kudüs’ün haçlılar, Bağdâd’ın Moğollar, İspanya’nın da
Hıristiyânlar tarafından işgâli sırasında ve Rus Çarlığı’nın komünistler
tarafından ele geçirildiğinde yapılan zulümler, âdetâ insanların kanlarını
dondurmaktadır; milyonları öldürmüşler, bütün târihî eserleri imhâ etmişler,
kütüphâneleri dahî yakmışlardır; geride çok büyük ızdırap ve gözyaşları
bırakmışlardır, bunlar insanlığın utanç vesîleleridir.
Ayasofya’nın Câmi olması konusunun, bir Vakıf konusu, Fâtih’in İstanbul’u
fethinin sembolü, kılıç hakkı, mesûllerin çok ağır bedduâdan kurtulmaları
konusu olduğu yazılıp söylenmiştir. Bunların yanında, bu meselenin, Türkiye
Cumhûriyeti Devleti’nin hâkimiyet (egemenlik) hakkı olduğu ifâde edilmiştir.
Çok şükür Câmi, tekrâr ibâdete açıldı. Ama bundan sonra yapılacak mühim
bazı işler daha var:
1- Câminin müze yapılırken alınan bütün eserleri, hatlar başta olmak üzere
toplanması (Câmideki hatlar, dünyâda bir eşi bulunmayan, Sultân Abdülmecîd Hân
zamanının meşhûr hattâtı Kazasker İzzet Efendinin hatlarıdır),
2- Tapuda da yazılı olan Medrese, Akaret ve Muvakkıthânenin yeniden ihyâsı,
3- Câminin avlusunda bulunan 5 Pâdişâh ve 150 hânedân mensûbunun
türbelerinin orijinallerine uygun şekilde restore edilmesi,
4- Hülâsa olarak söylemek gerekirse, Vakfiyede yazılı diğer şartların da yerine getirilmesi şeklinde tekliflerimizi özetleyebiliriz.