Kıraatin başlangıcı nakle dayanır...
11/09/2021 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Kur’ân-i kerîm,
Arabça’nın yedi lehçesi üzerine nazil oldu. Kureyş lehçesiyle okunurdu.
Seleme bin Âsım
hazretleri tefsir ve kıraat âlimidir. Kûfe’de doğdu. Kıraat ilmini Kûfe’de
Yahyâ bin Ziyâd el-Ferrâ’dan aldı. 270 (m. 883)’de vefat etti. Derslerinde
buyurdu ki:
Kıraatin başlangıcı ve
esâsı, tevatüre yâni nakle dayanır. Kur’ân-ı kerîmi ilk okuyan, Resûlullah
efendimizdir (sallallahü aleyhi ve sellem). Cebrail aleyhisselâm, her sene bir
kerre gelip o âna kadar inmiş olan Kur’ân-ı kerîmi Levh-i mahfuzdaki sırasına
göre okur, Peygamber efendimiz de dinler ve tekrar ederdi. Vefat edecekleri
sene iki kerre gelip tamâmını okudular. Kur’ân-i kerîm, Arabça’nın yedi lehçesi
üzerine nazil oldu. Bu lehçeler; Kureyş, Huzeyl, Sakîf, Hevâzin, Kinâne, Temîm
ve Yemen lehçeleridir.
Hicretten önce,
Kur’ân-ı kerîm Kureyş lehçesiyle okunurdu. Sonraları İslâmiyet bütün Arabistan
yarımadasına yayılınca, çeşitli lehçeleri konuşan Müslümanlar, Kureyş
lehçesiyle okumakta güçlük çektiler ve kendi lehçelerine göre okumaya
başladılar. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Gerçekten Kur’ân-ı kerîm,
yedi harf (lehçe) üzerine indirilmiştir. Size kolay geleni okuyunuz.” Bu
şekilde okumanın caiz olduğu bildiriliyordu. Ancak bu da; Arab lisânının
fesâhatından ayrılmamak, Kur’ân-ı kerîmin metnini ve mânâsını değiştirmemek, bu
okuyuş şekillerinin Peygamber efendimizden duyulmuş olmak gibi şartları vardı.
Resûlullah efendimiz,
lüzum olduğu zamanlarda, diğer lehçelerle de Kur’ân-ı kerîmi okurdu. Bu şekilde
okuma, Kur’ân-ı kerîm metnini değiştirme olmayıp, bâzı bölgelerdeki Müslümanlar
için kolaylaştırıcı bir yol idi.
Hazret-i Osman’ın
(radıyallahü anh) hilâfeti zamanında; Eshâb-ı kiramın söz birliği ile,
Peygamber efendimizin vefat ettiği sene, okuduğu kıraat şekli olan Kureyş
lehçesine göre altı mushaf yazdırıldı. Bu mushaflarda sûreler birbirinden
ayrıldı. Bu Kur’ân-ı kerîme, "kırâat-i mütevâtire" dendi. Eshâb-ı
kiramın icmâ’ına, sünnete ve tevatüre dayanan bu çeşit kıraat, sahîh yâni doğru
olan kıraat şeklidir. Eshâb-ı kiram, Tabiîn ve ondan sonra gelen Tebe-i tabiîn
nesli, kıraat ilmini muhafaza ederek sonraki nesillere ulaştırdılar.
Eshâb-ı kiramın, kıraat ile meşhûr olanları; hazret-i Ebû Bekr, Ömer, Osman, Ali, Übey bin Ka’b, Zeyd bin Sabit, Abdullah bin Mes’ûd, Ebü’d-Derdâ ve Ebû Mûsel Eş’ârî’dir (radıyallahü anhüm).