Dinimizi doğru olarak nereden öğreniriz?

11/10/2020 Pazar Köşe yazarı S.K

Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şeriflerin hakiki manalarını öğrenmek isteyen bir kimse, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını okumalıdır.

 

İslamiyet, mealden, Kur’ân-ı kerim ve hadis-i şerif tercümelerinden öğrenilmez. Kur’ân-ı kerimin manası mealden ve tercümelerinden anlaşılmaz. Bir âyetin manasını anlamak demek, murad-ı ilahiyi yani Allahü teâlânın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir. Bu âyetin herhangi bir tercümesini okuyan, murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin bilgi derecesine göre yaptığı meali, manayı öğrenir.

Dinî ilimlere vâkıf olmadan, ana ilimleri okumadan, ehliyeti olmadan, Ehl-i sünnet âlimlerinin bu konuda verdiği ölçüleri bilmeden, doğrudan meal okumak, tefsir okumak, Kur’ânı kerim ve hadis tercümelerini okumak, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere kendi anladığına göre mana vermeye, manalarını yanlış anlamaya ve dinî yönden tehlikeli durumlara düşmeye sebep olur.

Şahsi görüşe göre tefsir yapmanın büyük zararını iyi bilen Hazret-i Ebu Bekir “radıyallahü teâlâ anh” (Kur’ân-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler!) buyurmuştur. (Şir’at-ül İslam)

Nasıl ki Türkçe bilen herkes, tıp, hukuk, fen bilgisi kitaplarını anlayamayıp, ayrıca bu sahalarda ihtisas yapması gerekirse, Kur’ân-ı kerimin mealini okuyan, Arapça bile bilse tam anlayamaz. Dil bilmek ayrı, ilim, ihtisas ve liyakat ayrıdır.

72 dalalet fırkası, Kur’ân-ı kerime yanlış mana verdiği için sapıtmıştır. Üstelik bu fırkaların başındakiler ilim sahibi insanlardı. Âlimler sapıtınca, ilmi olmayan kimselerin Kur’ân-ı kerime kendi anladıklarına göre mana vererek ne hâle düşeceklerini buradan anlamalıdır.

Kur’ân-ı kerîmin hakiki manasını anlamak, öğrenmek isteyen bir kimse, Ehli- sünnet âlimlerinin kelâm, fıkıh, ahlâk kitaplarını okumalıdır. Bu kitapların hepsi, Kur’ân-ı kerîmden ve hadis-i şeriflerden alınmış ve yazılmıştır.

Bunların hepsi Kur’an-ı kerimin tefsiri ve hadis-i şeriflerin açıklamalarıdır. Fakat bu Kelâm [akâid], fıkıh ve ahlaka dair yazılmış kitapları da anlamak için, senelerce dinî ilimleri tahsil etmiş olmak gerekir. Onun için İslam âlimleri, bu kitaplardaki iman, ibadet ve ahlak bilgilerini, halkın seviyesine uygun, herkesin kolayca anlayabileceği şekilde ilmihal kitaplarına yazmışlar.

O hâlde her Müslüman, dinini, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından hazırlanan ve nakle dayanan ilmihal kitaplarından öğrenmelidir. Kur’ân-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin manalarından mesul olduğumuz bilgiler, ilmihal bilgileridir. Osmanlılar zamanında halkın eline meal ve tefsir değil, ilmihal kitabı verilmiştir. Meal okumak, buna teşvik etmek ve meal dağıtma işi, Osmanlıdan sonra olmuştur. [Hakikat Kitabevi yayınlarından İslam Ahlakı ve Namaz Kitabı çok kıymetli ilmihal kitaplarıdır.]