Tövbenin lüzumu...
11/11/2024 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Tövbe, harâm
işledikten sonra, pişmân olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya
azmetmek, karâr vermektir.
Allahü teâlâya âsî
olunca, karşı gelince, günâh işleyince, hemen pişmân olmalı, [kalb ile] tevbe
ve [dil ile] de istiğfâr etmelidir! Kalbe gelen her sıkıntı ve karartı; tevbe,
istiğfâr ve pişmânlık ile ve Allahü teâlâya hâlisâne-muhlisâne sığınarak,
yalvararak kolayca giderilebilir.
“Tövbe”, harâm işledikten sonra, pişmân olup, Allahü
teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karâr vermektir.
“İstiğfâr”, günâhının affını istemek, “Estağfirullah” demektir. “Estağfirullah” demek
te, “Allahtan mağfiret diliyorum, günâhlarımı affet Allah’ım” demektir. İstiğfâr
etmekle beraber, günâhların affına sebep olan iyilikleri de yapmalıdır. Meselâ
Kur'ân-ı kerîm okumalı, sadaka vermeli ve diğer hayır hasenâtta bulunmalı.
Harâm işlemeyen
Müslümânlara “sâlih” ve “müttekî”; harâm
işleyenlere ise, “fâsık” ve “âsî” denir.
İttikânın, yani harâmdan kaçmanın sevâbı, farzları yapmanın sevâbından daha
fazladır. Allahü teâlâya isyân, âsî olmak iki türlüdür:
1- Allahü
teâlânın emirlerini, yani farzları yapmamak. Farzları, vazîfe kabûl etmeyenler kâfir olurlar. Vazîfe
bilip de, tembellikle yapmayanlar, ama kazâ etmek, ödemek fikrinde olanlar,
Hanefî mezhebine, Mâtürîdî akâidine göre kâfir olmazlar; fakat farzları
yapmamak, büyük günâh olur.
2- Hak teâlânın menettiği şeyleri, yani
harâmları yapmak. Harâmdan kaçmayı vazîfe bildiği hâlde, nefsine
uyarak yapan ve sonra üzülenler kâfir olmazlar.
Günâh işleyen kâfir
olmaz; fakat her günâh, insanı küfre sürükleyebilir. Bir günâha müptelâ olan,
bağımlılık kazanan kimsenin, o günâhı bırakması çok zor olur. Artık o kimse o
günâhı, günâh olarak görmemeye başlar.
Günâh işleyen biri,
pişmân olur, abdest alıp namaz kılar ve günâhı için istiğfâr ederse, Allahü
teâlâ, o günâhı elbette affeder. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîminde (meâlen) buyurdu ki: "Biri
bir günâh işler veya kendine zulmeder de, sonra pişmân olup, Allahü teâlâya
tövbe-istiğfâr ederse, Allahü teâlâyı afv ve mağfiret edici, çok merhametli
olarak bulur." (Nisâ sûresi, 110)
Furkan sûresinin 70.
âyet-i kerîmesinde ise meâlen: “…Ancak tövbe edip de inanan ve sâlih
amel işleyenlerden başka. Allah, işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.
Allahü teâlâ, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” buyurulmuştur.
Herkese günâh işleten
rûhu değil, nefsidir. Her insanın nefs-i emmaresi kâfirdir. Kâfir olan
nefsimiz, hep günâh işlemek ister. Nefsine hâkim olan, günâhtan kendini
alıkoyar. Cenab-ı Hak, tövbe edenlerin tövbelerini kabûl eder.
Günâhlara müptelâ olma işinde, kötü alışkanlıklarda, daha çok çevrenin etkisi
büyüktür. Tövbe için çevreyi değiştirmeli, iyi insanlarla berâber
olmalı, her harâmdan kaçmaya çalışmalı ve bilhâssa namazı aslâ aksatmamalıdır.
Muhammed. Masûm-i
Fârûkî hazretleri buyurmuştur
ki:
“Dertlerin, belâların
gitmesi için, istiğfâr okumak çok faydalıdır; çok tecrübe edilmiştir. İmâm-ı
Beyhekî'nin bildirdiği bir
hadis-i şerifte, “İstiğfâra devâm edeni (çok okuyanı), Allahü teâlâ,
dertlerden, sıkıntılardan kurtarır. Onu, hiç ummadığı yerden
rızıklandırır” buyurulmuştur.” (Mektûbât-ı Ma’sûmiyye, c. 2, m. 80)