Mirâc, akıl değil, iman işidir...
12/03/2021 Cuma Köşe yazarı O.Ü
Mirâc'ı kabul etmek, inanmak, aklın bittiği ve imanın başladığı yerdir!..
Sual: "Mirâc hadisesini aklımız almıyor" diyenlere, ne
demeli, nasıl cevap vermelidir?
Cevap: Peygamberlik makamı aklın ve düşüncenin dışındadır, üstündedir. Aklın
eremeyeceği, anlayamayacağı çok şeyler vardır ki, bunlar Peygamberlik makamında
anlaşılır. Her şey akıl ile anlaşılabilseydi, Peygamberler gönderilmezdi.
Mucize ve keramet de, akıl ile anlaşılamaz, izah edilemez. Bunların hepsi,
Allahü teâlânın sonsuz kudreti ile olmaktadır. Mirâc da, âdet olan işlerin
aksinedir. Mucizelerin hepsi de böyledir. Bu sebeple imanı olanların,
Mirâc mucizesine inanması lazımdır. Hazret-i Ebu Bekir, Allahü teâlânın sonsuz
kudretini ve Peygamber efendimizin de, Onun Peygamberi olduğunu iyi anladığı
için, Mirâc'ı, herkes inkâr ederken veya tereddüt geçirirken o, hemen ve
tereddüt etmeden tasdik etti ve "Sıddîklık" makamına yükseldi. Çünkü
Mirâc'ı kabul etmek, inanmak, aklın bittiği ve imanın başladığı yerdir.
Resulullah efendimiz, Mekke-i mükerremeden Sidre-tül-müntehâya kadar,
Cebrail aleyhisselam ile birlikte gitti ve Sidre'de şaşılacak çok şeyler
gördü. Cennetteki nimetleri, Cehennemdeki azapları gördü. Hadis-i
şerifte; (Mi’râc gecesi göğe götürülürken insanlar gördüm. Ateşten
makaslarla dudaklarını kesiyorlar. Bunların kim olduklarını Cebrail'e sordum.
Ümmetinin hatiplerinden, vaizlerinden, kendilerinin yapmadıklarını yapınız
diyenlerdir dedi) buyuruldu.
Resulullah efendimiz, cenâb-ı Hakkın cemalini görmek arzusundan ve
zevkinden, Cennetteki nimetlerin hiçbirine bakmadı. Sidre'den ileriye, yalnız
olarak, nurlar arasında ilerledi. Zamansız ve mekânsız olarak, ahirette Allahü
teâlânın görüleceği gibi, anlaşılamayan ve anlatılamayan bir hâlde, Allahü teâlâyı
gördü.
Peygamber efendimize Mirâc gecesi, Cennette nasib olan rüyet şerefi dünyaya
indikten sonra, dünyanın hâline uygun olarak, kendisine yalnız namazda müyesser
olmuştur. Peygamber efendimiz; (Namazda, kul ile Allahü teâlâ
arasındaki perdeler kalkar) buyurmuştur.
Bütün bu haberlerin bir kısmı âyet-i kerimelerle, bir kısmı da hadis-i şeriflerle haber verilmiştir. Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiği bu haberleri kabul etmeyen, Ehl-i sünnetten ayrılmış olur. Âyet-i kerimeye veya hadis-i şeriflere inanmayan ise, kâfir olur.