Cennet nimetlerine kavuşmak için...
12/03/2021 Cuma Köşe yazarı V.T
En büyük saadet, iki cihânın en üstün insanı olan Resûlullah efendimize
tâbi olmaktır.
Edirneli İbrahim Efendi Osmanlı Reîs'ül-ulemâsından ve sultan
imamlarındandır. 1038'de (m. 1629) Edirne'de doğdu. Orada tahsilini tamamlayıp
Selimiye Camii imamlığına, daha sonra saraya, "Sultan İmamlığı"na
getirildi. Şehzade Mustafa ile (II. Mustafa) Şehzade Ahmed'e (III. Ahmed) hoca
tayin edildi. 1102'de m. 1691) vefat etti. Buyurdu ki:
En büyük saadet, iki cihânın en üstün insanı olan Resûlullah efendimize
(sallallahü aleyhi ve sellem) tâbi olmaktır. Cehennem azâbından kurtulmak için,
Allahü teâlânın seçtiği, sevdiği insanların reîsine uymak lâzımdır. Cennet
nimetlerine kavuşmak, Ona tâbi olanlara mahsustur. Allahü teâlânın sevgisine
kavuşmak için, Ona tâbi olmak şarttır. Ona uymayanların, meselâ, namaz
kılmayanların tövbeleri, zühdleri, tevekkülleri ve duâları kabul olmaz. Onun
yolunda olmayanların zikirleri, fikirleri, şevkleri ve zevkleri kıymetsizdir.
Peygamberler, Onun hayat veren deryasından bir kadehe kavuşmakla, o derecelere
yükselmişlerdir. Evliyâ, Onun sonsuz bahrinden bir yudum içmekle murâdlarına
ermişlerdir. Yeryüzündeki melekler, Onun hizmetçileri, göklerdekiler,
âşıklarıdır. Her şey, Onun şerefine yaratılmış, bütün varlıklar, Onun mübârek
ruhundan feyiz almışlardır. Allahü teâlânın varlığını O açıklamış, her şeyin
yaratanı, Onun rızasını almak istemiştir. Ona ve Onun Âline ve Eshâbına bizden
duâlar olsun. O yüce Peygamber, hepimizden râzı olsun! Bütün gücünüzle Ona tâbi
olmaya çalışınız! Bu devlete, bu nîmete mâni olan her şeyden kaçınız! Ona tâbi
olana inanmanın, Onu sevmenin, felaketlerden kurtarıcı çok kıymetli
ilaç olduğunu biliniz!
Biliniz ki, saadete kavuşmak için, bir velîye mânevi bağ ile bağlanmak
lâzımdır. Bu da, onun, Allahü teâlânın sevgili kulu olduğuna inanmak ve onu
sevmektir. Allahü teâlânın nîmetlerini, ihsânlarını düşünerek, Onu sevene mümin
ve Müslüman denir. Onu sevmesini kazanmak için, şeriate uyana ve bir mürşidi
sevene sâlih denir. Allahın sevmesini kazanmış olana velî denir. Başkalarının
da kazanması için çalışan velîye mürşid denir.
Velîye mânevi bağ yâni muhabbet çok olunca, Resûlullahın mübârek kalbinden çıkıp velînin kalbinden gelen feyzlerden, bereketlerden almak da çok olur. Velîyi görür, sesini işitirse ve O da, teveccüh ederse, yâni feyiz vermek isterse, daha çok feyiz alır. Fakat, herkese istidâdı, kâbiliyeti kadar feyiz gelir. Kâbiliyet, şeriate uymakla artar.