Nereye gidiyorsun?
12/04/2020 Pazar Köşe yazarı A.U
Dimitrofçalı Muslihuddîn Efendinin bir dükkânı vardı.
Maîşetini temin ediyordu.
Soğuk bir kış günü idi.
Dükkânında çalışırken, bir kadın ve iki çocuğunun yoldan geçtiğini gördü.
Çocuklara acıdı.
Zîra elbiseleri ince idi.
Belli ki, üşüyorlardı.
Koşup yetişti onlara,
Ve o kadına;
"Bire kadın! Bu garipleri, bu kış gününde sokağa dökmüş nereye
gidiyorsun?" dedi.
Kadıncağız ağlıyordu.
Ona şöyle anlattı:
"Bu çocukların babaları öldü.
Onun da (bir çiftliği) vardı.
Mîras da bunlara düştü.
Zâten üzgün yavrular.
Bir zâlim de (sahte evrak) ile bunlara mîrâs kalan çiftliği ellerinden
aldı.
Mahkemeye gidiyorum" dedi.
Ve ağlamaya devâm etti.
O ara, o (zâlim) de oraya geldi.
Bu velî zât, ona;
"Bre insâfsız! Bu gariplerden ne istersin?" dedi.
Ve onları kâdıya götürüp;
"Şu gariplerin işini hallet!" dedi.
Kadı Efendi hâdiseyi inceledi.
Bu adamı (suçlu) buldu.
Elindeki sahte evrakı aldı.
Gözlerinin önünde yırttı.
Yetîmlere yeni (senet) yazdı.
Ve ellerine verdi.
Kadın ve yetîmleri sevindiler.
Ve gözyaşlarıyla duâ ettiler bu zâta...