"İhlâs, hiçbir amelini beğenmemektir..."
12/05/2024 Pazar Köşe yazarı V.T
"Sabır; şikâyeti terk etmek, belâlara zevk alarak rızâ
göstermektir."
Rüveym bin Ahmed hazretleri meşhur velîlerdendir. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin arkadaşı idi. Bağdât'ta doğdu. İdrîs bin Abdülkerîm el-Haddâd'dan kırâat ilmini öğrendi. 915 (H.303) târihinde Bağdât'ta vefât etti. Buyurdu ki:
"Allahü teâlâ rızâsını tâatte, gazabını mâsiyette
(O'na isyân etmede) saklamıştır."
"Allahü teâlâdan râzı olmak demek, O'ndan gelen
bütün belâ ve elemlerden zevk almaktır."
"Allahü teâlâ, söz ve amel kuvvetini verdikten
sonra, senden konuşma kuvvetini alsa, ameli bıraksa hiç üzülme! Çünkü bu senin
için bir nîmettir. Zîrâ konuşmada âfet ve ziyan çok olur. Maksat, Allahü
teâlânın istediği iş ve ibâdetleri yapmaktır. Eğer ameli alıp, sende konuşmayı
bırakırsa, bağırarak ağla ki, senin için büyük bir musîbettir. Eğer ikisini
birden alırsa; senin için dert, kötülük ve büyük bir yaradır."
"Sabır; şikâyeti terk etmek, belâlara zevk alarak
rızâ göstermektir."
"Fütüvvet; din kardeşlerinden gördüğün eziyetlere
sabretmen ve onları affetmendir."
"İhlâs; ameline bakmamak, yâni hiçbir zaman
amelini beğenmemektir."
"Bir kimse âlimler ile oturup, onların bildiği
bir şeye muhâlefet etse, Allahü teâlâ o kimsenin kalbinden îmân nûrunu
alır."
"Sırrını muhâfaza etmek, kalbini kötülüklerden
korumak ve farzları edâ etmek, Allah'a yakın olanların vasıflarındandır."
"Zühd; dünyâyı küçük görüp, onun sevgisini
kalbden silmektir."
“Amellerde mütâbeat, yâni Resûlullah’a ve
getirdiklerine uymak; uzuvları, O’nun yasak ettiği ve mekruh buyurduğu
işlerden, söz ve fiil olarak uzak tutup bağlamak, faydasız meclis ve
toplantılara gitmemektir. Tâlibi, Hak’tan meşgûl edip alıkoyan her şey, o
vaktin mâlâyânîsi, yâni faydasızı, boş şeyi demektir. Bâtılların sohbetinden,
arkadaşlığından kaçınmalıdır. Hakk'ı istemeyen ise, hakîkatte bâtıldır.”
“Bir gün Emîr-ül-Müminîn hazret-i Ali; 'Ben hiç
kimseye aslâ iyilik ve kötülük etmedim' buyurdu. Oradakiler bu söze hayret
ettiler ve; 'Ey Emîr-ül-müminîn, belki sizden hiç kimseye karşı bir kötülük
meydana gelmiş değil, ama iyilik için ne buyurursunuz?' dediler. Buyurdu
ki: 'Allahü teâlâ, Câsiye sûresi 15. âyetinde meâlen; (Sâlih [iyi] amel
eden kendine, kötülük eden de kendine etmiş olur) buyurdu. O hâlde
benden meydana gelen her iyilik ve kötülük, aslında benim içindir ve banadır,
başkasına değil."
Bu sebebledir ki büyükler; “Bu,
kişinin iyiliği için yeter” demişlerdir.