"Bu iş büyük nîmettir, acaba kime verirler?"
12/07/2023 Çarşamba Köşe yazarı V.T
"İyi biliniz ki, dünyâda
namazın rütbesi, derecesi, âhirette, Allahü teâlâyı görmenin yüksekliği
gibidir..."
Hacı Hıdır Efgân hazretleri, Hindistan'ın meşhûr
velîlerindendir. Aslen Afganistanlıdır. Serhend'e bağlı Behlülpûr kasabasında
doğdu. Behlülpûr'da 1625 (H. 1035) senesinde vefât etti. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin
sohbetleriyle şereflendi. Kısa zaman içinde feyiz alıp yükseldi ve tasavvuf
derecelerini geçti. İcâzet verilip, memleketine gönderildi. Serhend
yakınlarındaki Behlülpûr kasabasında bulunur, sık sık İmâm-ı Rabbânî
hazretlerinin yüksek dergâhlarına gelir, sohbetleriyle şereflenir ve tekrar
dönerdi. Tatlı ve gür sesiyle okuduğu ezân, kalblere tesir ederdi. İmâm-ı
Rabbânî hazretlerinin hizmetinde bulunduğu sırada ezânı dâimâ o okurdu. Hacı
Hıdır Efgân, Serhend'e yakın bir köyde bulunduğu sırada, İmâm-ı Rabbânî
hazretlerinin vefât ettiği haberini duydu. Bu haber üzerine içli gözyaşları
dökerek Serhend'e gitti. Bu gelişinde yanık ve tatlı sesiyle ezân okudu. İmâm-ı
Rabânî hazretlerinin vefâtından sonra, onun ayrılığına dayanamayıp kısa zaman
sonra vefât etti.
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin, Hacı Hıdır Efgân'a yazdığı
mektubu:
"Kıymetli mektubunuz geldi. İçindekiler anlaşıldı.
İbâdetlerden zevk duymak ve bunların yapılması güç gelmemek, Allahü teâlânın en
büyük nîmetlerindendir. Hele namazın tadını duymak, nihâyete yetişmeyenlere
nasip olmaz. Hele farz namazların tadını almak, ancak onlara mahsûstur.
Çünkü nihâyete yaklaşanlara nâfile namazların tadını tattırırlar. Nihayette ise
yalnız farz namazların tadı duyulur. Nâfile namazlar zevksiz olup, farzların
kılınması büyük kâr, kazanç bilinir. Fârisî mısrâ tercümesi:
Bu iş büyük nîmettir. Acaba kime verirler?
Namazların hepsinde hâsıl olan lezzetten, nefse bir pay yoktur. İnsan bu tadı
duyarken, nefsi inlemekte, feryâd etmektedir. Yâ Rabbî! Bu ne büyük rütbedir.
Arabî mısrâ tercümesi:
Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun.
Bizim gibi ruhları hasta olanların bu sözleri duyması da, büyük
bir nîmettir ve hakîkî saâdettir. Fârisî mısrâ tercümesi:
Bâri kalbimize bir tesellî olsun.
İyi biliniz ki, dünyâda namazın rütbesi, derecesi, âhirette, Allahü teâlâyı
görmenin yüksekliği gibidir. Dünyâda insanın Allahü teâlâya en yakın bulunduğu
zaman, namaz kıldığı zamandır. Âhirette en yakın olduğu zaman da, rüyet yâni
Allahü teâlâyı gördüğü zamandır. Dünyâdaki bütün ibâdetler, insanı namaz
kılabilecek bir hâle getirmek içindir. Asıl maksad namaz kılmaktır. Saâdet-i
ebediyye ve sonsuz nîmetlere kavuşmanızı dilerim."