İslamiyet bozulmadı ki düzeltilsin
12/08/2024 Pazartesi Köşe yazarı O.Ü
Sual: Kendisini din adamı tanıtan Reformcu Mûsâ Beykiyef, gençleri aldatabilmek için; “Zamanımıza göre, dinimizde de yenilikler yapılmalıdır. Dinde bulunmayan birçok şeyler, hurafeler, sonradan İslamiyete karışmıştır. Bunları temizlemek, dinimizi ilk zamanındaki doğru, temiz hâline getirmek lazımdır” diyor. İslam dininin böyle bir şeye ihtiyacı var mıdır?
Cevap: Müslümanlarda,
birkaç yüz seneden beri bir duraklama, hatta gerileme olduğu meydandadır. Bu
gerilemeyi görerek, İslamiyetin bozulduğunu söylemek, çok haksız ve pek
yanlıştır. Geri kalmanın sebebi, Müslümanların dine sarılmamaları, dinin
emirlerini yerine getirmekte gevşek davranmalarıdır. İslam dinine, başka
dinlerde olduğu gibi, hurafeler karışmamıştır. Cahillerin yanlış inanışları ve
konuşmaları olabilir. Fakat bunlar, İslam’ın temel kitaplarında bildirilenleri
değiştirmez. Bu kitaplar, Resulullah efendimizin sözlerini ve Eshâb-ı kiramdan
gelen haberleri bildirmektedir. Hepsi, en salahiyetli âlimler tarafından
yazılmıştır. Bütün İslam âlimlerince söz birliği ile beğenilmiştir. Asırlar
boyunca, hiçbirinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Cahillerin sözlerinin,
kitaplarının ve dergilerinin hatalı olması, İslamiyetin temel kitaplarına kusur
ve leke kondurmaya sebep olamaz.
Bu temel kitapları her asrın modasına, gidişine göre
değiştirmeye kalkışmak, her zaman için yeni bir din yapmak demek olur. Böyle
değişiklikleri, Kur'ân-ı kerime ve hadis-i şeriflere uydurarak yapmaya
kalkışmak, Kur'ân-ı kerimi ve hadis-i şerifleri bilmemenin, İslamiyeti
anlamamanın alametidir. İslam’ın emirlerinin, yasaklarının zamana göre
değişeceğini sanmak, İslam dininin hakikatine inanmamak olur. Bir âyet-i
kerimede meâlen;
(Mü'minler ma'rûf olan
şeyleri emreder) buyuruldu.
Kur'ân-ı kerime, İslamiyete saygısızca saldıran aşırı reformculardan Ziya
Gökalp ve benzerleri, bu âyet-i kerimedeki ma'rûf kelimesine, örf, âdet
diyerek, İslamiyeti âdete, modaya göre değiştirmeye kalkıştılar. Bunların
dediği gibi, İslamiyet âdetlere yer verseydi, daha başlangıcında cahil
Arabların kötü âdetlerini yasak etmez ve Kâbe'nin içine kadar girmiş bulunan
putperestliği hoş görürdü. Âyet-i kerimedeki "ma'rûf" kelimesi,
İslamiyetin kabul ettiği iyilikler demektir.