Fıkhı bilmeden dine uymak mümkün olmaz
12/11/2021 Cuma Köşe yazarı V.T
Namaz kılacak kadar
sûre ezberledikten sonra, fıkıh bilgilerinden farz-ı ayn olanları öğrenmelidir.
Ahmed bin
Muhammed Nehhâs hazretleri tefsir, hadîs ve fıkıh âlimlerindendir.
Mısır’da doğdu. İlim tahsili için, çeşitli memleketlere seyahatlar yaptı. Oralardaki
âlimlerden ilim öğrendi. 338 (m. 950) yılında Mısır’da vefât etti. Bir dersinde
şunları anlattı:
Fıkhı bilmeden dine
uymak mümkün olmaz. Çünkü dinin temeli fıkıhtır. İbni Âbidin hazretleri, (Fıkhı
öğrenmek her Müslümana farz-ı ayndır) buyuruyor. Bu konudaki hadis-i şeriflerde
buyurduldu ki:
(Dinin temel direği,
fıkıhtır.)
(İbadetlerin en
kıymetlisi, fıkhı öğrenmek ve öğretmektir.)
(Fıkıh bilmeden ibadet
eden, karanlık gecede eksik bina yapıp, düzeltmek için gündüz yıkana benzer.)
(Âlimlerin en
hayırlısı da fakihlerdir.)
(Allah, iyilik etmek
istediği kulunu fakih yapar.)
Kur’ân-ı kerimin
mânâsını, yalnız Muhammed aleyhisselam anlamış ve bildirmiştir. Tefsir, Resulullah
efendimizin mübarek lisanından Sahabe-i kirama ve onlardan Tâbiîne, Tebe-i
tâbiîne ve böylece bize kadar sağlam kaynaklarla gelen bilgilerdir.
Müfessir, kelam-ı ilahiden,
murad-ı ilahiyi anlayan derin âlim demektir. Bu tefsir kitaplarını da
anlayabilmek için, yirmi ana ilmi, iyi öğrenmek gerekir. Ana ilimlerden
biri, tefsir ilmidir. Bu yirmi ana ilmin kolları, seksen
ilimdir. Tefsir, akla değil, nakle dayanır. Ehl-i sünnet âlimlerinin, Peygamber
efendimizden ve Eshab-ı kiramdan alarak yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir
yazan, küfre düşer. Hadis-i şerifte, (Kur’ân-ı kerimi kendi görüşüne
göre tefsir eden kâfir olur) buyuruldu.
Tefsir, murad-i
ilahiyi anlamak demektir. Kendiliğinden verdiği mânâ doğru olsa bile, meşru yoldan
çıkarmadığı için, hata olur. Verdiği mânâ yanlışsa kâfir olur. Bir kimse,
bir âyet-i kerimeyi tefsir ederken, yalnız kendi görüşüne, kendi aklına göre
açıklama yaparsa kâfir olur. İşte bu sebepten dolayı, peygamberler hariç,
insanların en üstünü olmasına rağmen, Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık, (Kur’ân-ı
kerimi kendi reyimle, kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır,
hangi gök gölgeler?) buyurmuştur.
Namaz kılacak kadar sûre ezberledikten sonra, fıkıh bilgilerinden farz-ı ayn olanları öğrenmeli. Çünkü lüzumlu fıkıh bilgisini öğrenmek farz-ı ayndır. Herkese, işine göre, lüzumlu olan farz-ı ayn olur. Fakat hepsini öğrenmek, Kur’ânı ezberlemekten daha iyidir. Ehl-i sünnet itikadı, farzlar ve haramlar, fıkıh kitaplarından öğrenilir. Âlimler, bu fıkhî hükümleri âyet ve hadislerden çıkarmışlardır.