İslamiyetten önceki Arap yarımadası

12/11/2024 Salı Köşe yazarı O.Ü

Sual: İslamiyet gelmeden önce, Arap yarımadasındaki insanların, inanışları ve bilgileri nasıldı?

 

Cevap: Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ kitabında diyor ki:

 

“İsa aleyhisselam göğe çıkarıldıkdan kırk sene sonra Romalılar Kudüs'e saldırdılar, Yahudilerin kimini öldürdüler, kimini esir aldılar. Kudüs'ü yağma ettiler, yakıp yıktılar. Tevratları ve başka kitapların hepsini yaktılar. Mescid-i aksayı yerle bir ettiler. Yahudiler bundan sonra bir daha toplanamadı. Dağıldıkları yerlerde hor ve hakir yaşadılar. İsa aleyhisselamın, otuz yaşında Peygamber olduğu bildirildi. Kendisine oniki kişi inandı. Bunlara Havâriyyûn denir. Otuzüç yaşında diri olarak göğe kaldırılınca, Havârîler dağılıp, bu yeni dini yaymaya çalıştılar. Sonra, İncil diye çeşitli kitaplar yazıldı. Bunlar İsa aleyhisselamı anlatan tarih kitapları idi. Asıl İncil ele geçmemiştir. Her yer küfür ve şirk içinde idi. İsa aleyhisselamın dini üçyüz sene gizli tutuldu. Ona inandığı öğrenilen kimselere işkence ediliyordu.

 

Roma İmparatoru Kostantin üçyüzon senesinde, bu dine izin verdi. Kendi de Hıristiyan oldu. İstanbul şehrini yaptı. Roma'dan İstanbul'a taşındı. Fakat bu dinin esasları bozulmuş, unutulmuş olduğundan, papazların elinde oyuncak oldu. Miladın üçyüzdoksanbeşnci senesinde, Roma devleti ikiye ayrıldı. Roma'daki Papa'ya tabi olanlara Katolik, İstanbul'daki patrike tabi olanlara Ortodoks denildi. Kiliselere resimler, heykeller kondu.

 

Başka milletler de küfür ve şirk içinde idi. Romalılar, bütün Avrupa'yı, Mısır'ı, Suriye'yi, Irak'ı aldılar. Fen ve sanatta ileri iseler de, ahlakları bozuktu. Aldıkları memleketlere kötü ahlaklarını yerleştirdiler. Fakat, Arabistan yarımadasına saldırmamışlardı.

 

Arablar cahil kalmıştı. Kimi Hıristiyan, kimi Yahudi, ekserisi de putperest olmuş, bir kısmı da, İbrahim ve İsmail Peygamberlerden kalma âdetlere bağlı idi. Mekke sakinlerinin çoğu, müşrik olarak putlara tapıyorlardı. Kâbe'nin içine put doldurulmuştu. Bütün dünya da, zulmet ve dalalet içinde idi. Araplar fende geri iseler de, edebiyata çok ehemmiyet veriyorlardı. İçlerinde, kuvvetli hatipler ve şairleri vardı. Şiir söylemekle iftihar ederlerdi. Arap lisanının kemale gelmesi, Allah tarafından bir kitap indirileceğine bir işaret idi.”