"En güzel amel doğruluk en çirkini de yalancılıktır"
12/12/2019 Perşembe Köşe yazarı S.A
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Bir müminin kalbi doğru olmayınca,
îmânı doğru olmaz. Dili doğru olmayınca da kalbi doğru olmaz."
Geçen hafta bir nebze yalan ve yalancılık üzerinde durmuştuk. Bu hafta
da doğruluk ve doğruluğun faziletinden bahsetmek istiyoruz efendim...
Dil, iyi kullanıldığı zaman saâdete, kötü kullanıldığı zaman felâkete
götürür. Lokman Hakîm hazretlerine, "Sen bu makama nasıl yükseldin?"
diye sorduklarında, "Doğru konuşup, emânete riayet etmekle ve faydasız
sözü terk etmekle" buyurdu...
Yalancılık ne kadar kötüyse, doğruluk da o kadar iyi, güzel ve
fazîletlidir. Peygamber aleyhisselâma olgunluğun alâmeti sorulduğunda, (Doğru
konuşmak ve doğrulukla iş yapmaktır) buyurdu.
Sadâkat (doğruluk) hakkında İslâm âlimleri buyuruyorlar ki:
"En güzel amel doğruluk, en çirkini de yalancılıktır."
"Dünyada doğru insan görmedim diyen kimse, eğer kendisi doğru olsaydı,
doğru olanları bulurdu."
Her şeyin başı doğruluktur. Her işin nizâm ve intizâmı doğruluk iledir.
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Şüphelendiğin bir şeyden uzaklaş! Şüphe vermeyene sarıl! Doğruluk, sükûn
ve huzurdur.)
(Doğru olunuz, doğruluk gerçeği, gerçek de Cennet yolunu gösterir. Bir
kimse doğruluktan ayrılmaz, doğruluğu düstur edinirse, Allah indinde o kimse
sıddîklardan olur.)
Tam sâdık, tam doğru, yâni sıddîk olabilmenin şartları vardır:
Doğru sözlü olmalıdır: Zarûret olmadıkça târizli ve imâlı konuşmamalıdır.
Doğruluk için niyette ihlâs şarttır: Şayet davranışlarda nefsin
arzuları karışırsa, bu niyetten ihlâs kalkar. Bu kimse yalancı olur.
Azminde doğru olmalıdır: Meselâ, "Allah bana şu malı verirse veya
şu makama geçersem, şu hizmeti yaparım" diyen kimse, o mala veya o makama
sâhip olunca, zaruretsiz sözünde durmazsa, azminde doğru değildir.
Verdiği sözde durmalıdır: Hazret-i Enes bin Mâlik anlatır:
"Amcam Nadr'ın oğlu Enes, Bedir Savaşında Resûl-i Ekrem'in yanında
savaşa katılamadığına çok üzüldü. Kendi kendine, 'Eğer Allahü teâlâ, beni bir
savaşa kavuşturursa, bütün gücümle savaşacağım' diye karar verdi. Ertesi yıl
Uhud Savaşına katıldı. Sa'd bin Muaz kendisini gördü ve 'Ne o, nereye
gidiyorsun?' diye sorduğunda, 'Uhud Dağının ardında Cennetin kokusunu aldım.
Cennete gidiyorum' dedi. Öyle çarpıştı ki, şehîd olduğunda vücudunda seksen
küsûr yara bulundu. Hemşiresi, 'Kendisinde tanınacak bir hâl kalmamıştı. Ancak
elbisesinden onu tanıyabildim' dedi..."
Doğru iş yapmalıdır: İçi ile dışının bir olması adâlettir. İçinin
dışından iyi olması fazilettir. İçi dışına uymayan insana doğru denmez.
Bütün işlerde doğru olmalıdır: Nitekim hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Bir müminin kalbi doğru olmayınca, îmânı doğru olmaz. Dili doğru olmayınca
da kalbi doğru olmaz.)