Konuşma âdâbı ve çok konuşmanın zararları!
12/12/2022 Pazartesi Köşe yazarı V.T
"Fazla konuşmamalıdır. Zîrâ
çok konuşmak; zihin hafifliği, akıl zayıflığının alâmetidir."
Muhammed Celâleddîn-i Devânî hazretleri İslâm âlimlerinin ve
velîlerin büyüklerindendir. 1429 (H. 833) senesinde İran'ın Kâzerûn şehrinin
Devân nahiyesinde doğdu. Zamânının din ve fen ilimlerini tamamlayıp icâzet
aldıktan sonra Tebrîz'de Muzafferiyye Medresesinde müderris oldu. Bu sırada
İbrâhim-i Gülşenî hazretlerinin sohbetine devâm ederek, tasavvufta da yetişti.
Sonra Şîrâz şehrindeki Medreset-ül-Eytâmda müderris oldu. 1502 (H.908) senesi
Kâzerûn'da vefât etti.
Celâleddîn-i Devânî hazretleri pek çok eser yazdı. “Ahlâk-ı
Celâlî” isimli kitabında çok konuşmanın zararlarını ve konuşma âdâbını şöyle
anlatır:
"Fazla konuşmamalıdır. Zîrâ çok konuşmak; zihin hafifliği,
akıl zayıflığının alâmetidir. Kişinin heybetini kırar, îtibârını düşürür.
Hazret-i Âişe radıyallahü anhâ buyurur ki: 'Hiçbir sözü boş olmayan Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz, az, öz ve tâne tâne konuşurdu. Bir
mecliste konuşsa, mübârek ağzından çıkan kelimeler sayılmak istense,
sayılabilirdi.'
Âlimler demişlerdir ki: Lüzûmsuz çok konuşan bir kimseyi
görürsen, bil ki, aklı yoktur. Söyleyeceği sözü iyice düşünmeden dile
getirmemeli, ağzından çıkarmamalıdır. Hikmet sâhibleri; "Önce düşün, sonra
söyle" demişlerdir. İhtiyaç, lüzûm olmadan konuşmamalıdır. Konuşurken
gülmemelidir. Mecliste birisi konuşurken, sözünü kesip araya girmemelidir. Bir
kimsenin anlattığı bir şeyi bilse de, bildiğini belli etmeyip, o kimse sözünü
tamamlamalıdır. Başkasına sorulan bir suâle cevap vermemelidir. Onun da
bulunduğu bir topluluğa sorulursa, başkalarından evvel davranıp, cevap vermede
acele etmemelidir. Bir kimse cevap verirken, kendisinin daha iyi bildiğini
anlarsa, o kimsenin bitirmesine kadar beklemeli, sonra cevap vermeli ve
kendinden önce konuşanı ayıplamamalıdır. Kendisine bir şey söylendiği zaman,
söyleyenin sözü bitmeden, cevap vermeye başlamamalıdır.
Yanında olan mubâhase, konuşma ve tartışmalarda kendisi yoksa, yâni onu ilgilendirmiyor veya onun karışması istenmiyorsa, karışmamalıdır. Ondan gizli konuşuyorlarsa, kulak vermemelidir. Lüzûmsuz hareketlerden kaçınmalıdır. Meselâ sakalı ile saçı ile, diğer uzuvları veya elbisesi ile oynamamalıdır. Parmağını burnuna veya ağzına sokmamalı, parmaklarını çıtırdatmamalı, esnememeli, gerinmemeli, tükürüğünü de, sesini başkalarının duyacağı şekilde atmamalı ve kıbleye doğru tükürmemeli, sümkürmemelidir. Elini ve yüzünü eteğiyle, elbisenin kol ağzıyla, yeniyle silmemelidir.