Yine Mekke'nin fethi hakkında...

13/01/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A

İslâm ordusu, Medîne-i münevvere’den 12.000 kişilik bir ordu ile gelerek, harp etmeden ve kan dökmeden, Mekke-i mükerreme’yi teslîm aldılar.

 

 

Mîlâdî 11 Ocak 630 (hicrî-kamerî 10 Ramazân-ı şerîf 08) târihinde, Mekke-i Mükerreme’nin Fethi hâdisesi, hem İslâm târihinin, hem de dünyâ târihinin çok önemli dönüm noktalarından olduğu için, geçen haftaki 2 makâlemizde, ummândan katre misâli, birazcık fetihten bahsetmeye çalışmış, bu hafta da konuya devam edeceğimizi ifâde etmiştik.

Müslümânların Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvere’ye hicret etmesinden sonra da düşmanlıklarını devam ettiren müşrikler, ordular hazırlayıp Medîne’de bulunan Müslümânlar üzerine yürümüşlerdir. Bedir, Uhud, Hendek… gibi kanlı savaşlar yapılmıştır. Müşrikler, bu savaşlarda, Müslümânlar karşısında tutunamayıp perişân olmuşlardır. Nihâyet hicretin altıncı yılında, Peygamberimizle sulh yapmayı kabul etmişler ve “Hudeybiye Antlaşması”nı imzâlamışlardır.

On yıl süre ile imzâlanan bu antlaşmanın bir maddesine göre, Kureyş kabîlesi dışında kalan diğer Arap kabîleleri, Müslümânlardan veya müşriklerden istedikleri tarafın himâyesine girebileceklerdi. Bu antlaşma gereğince, Huzâa kabîlesi Peygamberimizin; Benî Bekr kabîlesi de müşriklerin himâyesine girmişti; fakat bu iki kabîlenin arasında, eskiden beri süregelen bir düşmanlık vardıMekkeli müşrikler, iki yıl sonra bu antlaşmayı bozdular. Sulhun devamı için Müslümânlarca yapılan yeni teklîflere de uymadılar...

Özet olarak söyleyecek olursak: Peygamber Efendimiz ve hâzırladığı İslâm ordusu, hicretin 8. yılında, 01 Ocak 630 târihinde, Medîne-i münevvere’den 12.000 kişilik bir ordu ile gelerek, harp etmeden ve [çok cüz’î bir çarpışma hâriç] kan dökmeden, Mekke-i mükerreme’yi teslîm aldılar. Düşmanlarına da; “Bugün sizin hiçbirinizi, sorguya çekecek değilim. Gidiniz, hepiniz serbestsiniz!” buyurdu.

Kâbe-i muazzamayı putlardan temizledi ve Hazret-i Bilâl, Kâbe-i şerîfe’nin damına çıkarak Mekke’de ilk ezânı okudu. Müslümânlar; göç ederek ayrıldıkları Mekke-i mükerremeye, Kâbe-i şerîfeye ve vatanlarına, böylece yeniden kavuşmuş oldular.

Tarihte; sebep, mâhiyet ve netîceleri îtibârıyla en mühim göç, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın, İslâm dînine inananlarla beraber, Mekke’den Medîne’ye yaptıkları göçtür. Bu büyük hâdiseye “Hicret” denir ve hicrî takvimin başlangıcıdır.

İslâm târihinde, Peygamber Efendimiz Muhammed aleyhisselâmın ve Eshâb-ı kirâmın Mekke-i mükerremeden Medîne-i münevvereye “Hicret”leri, hem İslâm târihinin, hem de cihân târihinin en mühim hâdiselerinin başlarında gelir.

Hicret, bilindiği gibi lügatte göç etmek, bir memleketten başka bir memlekete gitmek mânâsınadır. Hemen hemen bütün Peygamberler, dînin emirlerini yerine getirmek ve yaymak için hicret etmişlerdir. Bunlardan Hazret-i İbrâhim, Hazret-i Lût, Hazret-i Mûsâ ve Hazret-i Îsâ'nın (aleyhimüsselâm) hicretleri meşhûrdur.

Eshâb-ı kirâm da, Medîne'ye hicretten önce, iki defâ Habeşistân'a hicret etmişlerdir.

Ayrıca Eshâb-ı Kehf'in de, Allah yolunda yaptıkları hicret, Kur'ân-ı kerîmde bildirilmektedir...