“Sevdiğin kullarına hayırlı mal ver yâ Rabbî!.."
13/04/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Çok zengin ve cimri bir adam varmış. Bir
akşam çok fakir birisi kapısına gelmiş ve "Efendim, kaç gündür açım,
ne olur bana bir lokma ekmek" demiş...
İslamiyet, baştan sona iyilik etmek, din
kardeşine faydalı olmak dinidir. Peygamber Efendimiz "aleyhissalatü
vesselam" buyuruyor ki: "İnsanların hayırlısı, insanlara
faydalı olandır. İnsanların kötüsü, kendisinden korkulan insandır."
Resulullah Efendimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem) yine buyuruyor ki: “Ben bu dünyada iki insana
gıpta ederim, imrenirim. Biri ilim sahibidir. Cehaletle savaşır. İkincisi çok
zengindir, fukaralıkla, fakirlikle savaşır ve çok faydalı hizmetler de yapar.”
Her şeyin hayırlısını istemek lazım. Bir
şeyi ısrarla "illa olsun" diye istemek uygun değildir. Bu çok
tehlikeli ve çok kötü bir huydur. Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Yâ
Rabbî! Sevdiğin kullarına hayırlı mal ver, sevmediklerine çok mal ver.”
İnsanın başına felaketler, elini
açmamaktan, aldığını bırakmamaktan gelir. Elini açar, sadaka, zekât verirse,
kurtulur. Cömert olmak, mühim ve zor bir iştir... Onun için, cömertlik çok
kıymetli bir haslettir. Rahmetli Enver Ören Ağabeyimiz, bir sohbette
anlatmıştı:
-Efendim, çok zengin bir adam varmış.
Bir akşam çok garip, çok fakir birisi kapısına gelmiş ve "Kaç gündür açım,
ne olur bana bir lokma ekmek" demiş...
Adam cimri mi cimri! Buna
çok kızmış ve bir sürü hakaretler etmiş. O da yetmezmiş gibi
kapıyı da yüzüne çarpmış... Tabii, adamcağız da neye uğradığını şaşırmış.
"Ben sana ne yaptım, vermeyebilirsin ama bu hakaretler niye, bu azarlamak
niye!"
Bu durum fakirin çok ağırına gitmiş. Bir
yere, oturmuş hüngür hüngür ağlamaya başlamış... Tam o sırada, oradan, bir
âmâ zat geçerken bakmış bir ağlama sesi var. Yanına gitmiş. "Arkadaş
demiş, niye ağlıyorsun?" O da "Sorma, içim yanıyor, çok çok
üzgünüm... Şu karşıdaki eve gittim, açım dedim, yüzüme kapıyı çarptı, hakaret
etti, bir şey de vermedi... Hadi vermesin, ama bu yaptığı hareket çok
ağırıma gitti..." diye olanları anlatmış...
Âmâ zat "Düş peşime, şurada bir
gecekondum var, hadi gidelim, Allah ne verdiyse beraber
yeriz" demiş...
Birlikte eve gelip, karınlarını
doyurmuşlar. Âmâ ayrıca ona demiş ki: "Burada yatacak yer de var, sen
benim misafirimsin."
Adamcağız âmânın bu âlîcenaplığından çok
duygulanmış. Kalbin tam inceldiği böyle bir anda ellerini açmış ve çok içten
şöyle dua etmiş: "Ya Rabbi! Bir âmâ fakir kulun bana bu nimetleri, bu
iyilikleri yapıyor. Bu kulun bana kapılarını, sofrasını açtığı gibi, sen de
bunun gözlerini açıver." O saniye âmâ zatın gözleri açılıveriyor...
Büyüklerimiz ne güzel buyurmuşlar:
İsteyeni boş çevirmemeli, ihtiyacı yoksa ona ateş olur. Onu alan düşünsün!..