İlk asırlarda mezhep var mıydı?
13/05/2022 Cuma Köşe yazarı O.Ü
Eshâb-ı kiramın her
biri müctehid, derin âlim, mezhep imamı idi. Her biri kendi mezhebinde
idi.
Sual: İngilizlerin
Arabistan'da kurmuş oldukları bozuk fırkadaki Vehhabiler ve onların kitaplarını
okuyanlar; “Mezhepler ikinci asırda meydana çıktı. Eshâb ve Tâbiin, hangi
mezhepte idi?” diyorlar. Gerçekten böyle midir ve bunlara nasıl bir cevap
vermelidir?
Cevap: Mezhep, gidilen
yol demektir. Mezhep imamı demek ise, Kur'ân-ı kerim ve hadis-i şeriflerde
açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshâb-ı kiramdan işiterek toplayan,
kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkça bildirilmemiş olan bilgileri de, açık
bildirilmiş olanlara benzeterek meydana çıkarmışlardır. Hadîkada deniyor ki:
“Bilinen dört mezhep
imamı zamanında, başka mezhep imamları da vardı. Bunların da mezhepleri vardı.
Fakat, bunların mezheplerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadı.”
Eshâb-ı kiramın her
biri müctehid, derin âlim, mezhep imamı idi. Her biri kendi mezhebinde
idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün, daha çok bilgili idi.
Mezhepleri daha doğru, daha kıymetli idi. Fakat, bunların kitapları olmadığı
için, mezhepleri unutuldu. Dört mezhepten başkasına uymak imkânı kalmadı.
'Eshâb-ı kiram hangi mezhepte idi' demek, 'alay komutanı, hangi
bölüktendir?' Yahut, 'fizik öğretmeni, okulun hangi
sınıfının öğrencisidir' demeye benzemektedir.
Hicretten dörtyüz sene
geçtikten sonra, mutlak ictihat yapabilecek kadar derin âlim kalmadığı,
kitaplarda yazılıdır. Hadîkada bildirilen hadis-i şerifte, yalancı, sapık din
adamlarının çoğalacakları bildirilmektedir. Bunun için, Ehl-i sünnet olan her
Müslümanın, bilinen dört mezhepten birini seçerek ona uyması lazımdır. Seçtiği
mezhebin ilmihâl kitabını okuyup öğrenmesi, imanını ve bütün işlerini buna
uydurması lazımdır. Dört mezhepten birine uymayan kimse, Ehl-i sünnet olamaz.
Buna mezhepsiz ve zındık denir. Mezhepsiz kimse, ya yetmişiki bozuk fırkadan
birindedir, yahut da kâfir olmuştur. Böyle olduğu, Bahrda, Hindiyyede,
Tahtâvîde, İbn-i Abidînde, El-besâirde ve Ahmed Sâvî tefsîrinde
yazılıdır.
Sual: Adakta bulunan
kimse, adağını yerine getirmezse günaha girmiş olur mu?
Cevap: Nezir, adak, bir ibadettir. Çünkü namaz, oruç, hacca gitmek ve başka ibadetler nezir olunur. Nezrin, adağın, yerine getirilmesini İslamiyet emretmektedir. Yerine getirilmezse, günah olur.