Dinin hükmüne uyarken...
13/07/2024 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Bir insan, kendi mezhebine göre yapamadığı bir şeyi, ihtiyaç olunca, başka bir hak mezhebe göre yapabiliyor. Bu ne büyük bir nimettir!
Dinimizi yıkmak için yapılan, mezhepsizlerin demagojik taktiklerinden biri de İmam-ı a'zam hazretlerini kötülemektir... Ne İmam-ı a'zam hazretleri, hadis-i şeriflere aykırı hüküm verir, ne de Peygamber efendimiz Kur’ân-ı kerime aykırı söz söyler. İmam-ı a'zama uyan, Resulullah'a uymuş olur. Resulullah'a uyan da, Allah'a uymuş olur. Âyet-i kerimede mealen buyuruldu ki: (Resul’e itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur.) [Nisa 80]
Demek ki, Resulullah'ın yolu, Allah'ın bildirdiği yoldan farklı değildir.
Eshab-ı kirama uyan, Resulullah'a uymuş olur. Çünkü Eshab-ı kiramın yolu,
Resulullah'ın yolundan farklı değildir. Tâbiîn’e uyan da, Eshab-ı kirama uymuş
olur. İmam-ı a'zam hazretleri, Tâbiîn’den idi. Demek ki İmam-ı a'zamın
mezhebinden olan, silsile yoluyla Eshab-ı kirama, Resulullah'a ve Allahü
teâlâya uymuş olur. Ama (Kur'ana uyuyorum) diyen, Allah'a
uymuş olmaz, kendi anladığına uymuş olur.
Kur'ân-ı kerimi Resulullah efendimiz, Onun sözlerini Eshab-ı kiram
açıklamıştır. Eshab-ı kiramın sözlerini de âlimler açıklamıştır. Ölçümüz şöyle
olmalı:
1- Hadis, âyete zıt olmaz, fakat zıt gibi görünürse, hadis-i şerife
uyulur. Çünkü âyeti en iyi Resulullah anlar. Resulullah'ın bildirdiği hüküm,
âyetin açıklamasıdır.
2- Bir âyet veya bir hadis, mezhebin hükmüne zıt gibi görünürse,
mezhebin hükmüne uyulur. Çünkü mezhebimizin âlimleri, âyet-i kerimeyi ve
hadis-i şerifleri elbette bizden daha iyi bilir. Vâris olan âlimlerin farklı
ictihadları da, yine Resulullah'ın emrine göredir. Nasıl ki Allahü teâlâ,
Resulünü yetkili kıldı, Resulullah da vârislerini yetkili kıldı...
Dört mezhep ve farklı hükümler olmayıp tek hüküm olsaydı, Müslümanların
hâlleri çok zor olurdu. Şimdi bir insan, kendi mezhebine göre yapamadığı bir
şeyi, ihtiyaç olunca, başka bir hak mezhebe göre yapabiliyor. Bu ne büyük bir
nimettir!
Müctehid olmayan din adamı, okuduğu hadisten, kendi anladığına uyarak, amel
edemez. Müctehidlerin, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerden anlayarak,
verdikleri fetva ile amel etmesi gerekir. Takrir kitabında da
böyle yazılıdır. (Kifâye)
Müctehid olmayanın, dindeki bu hükümleri, hadis-i şeriflerden çıkarması
mümkün olmaz. Bunun için, müctehid olmayan, hadis kitabı okursa, ya hadislerin
uydurma olduğunu zanneder veya kendi aklına göre, yanlış bir hüküm çıkarır. Her
ikisi de, felakete sebep olur. O hâlde, bir Müslümana yapılacak en büyük
kötülük, (Fıkıh öğrenmek için, Buhârî’yi oku! Kütüb-i
sitteyi al, hadisleri oku ve buradan dinini öğren!) veya (Kur’ân
meali oku, dinini asıl kaynaktan öğren!) demektir. Bu, bir
hastaya (Falan ilaç fabrikasına veya şu ecza deposuna git, orada her
türlü ilaç var, bulduğunu, beğendiğini iç, tedavi ol!) demekten daha
beterdir. Çünkü yanlış ilaç kullanan, hastalanır veya sakat kalır yahut
ölebilir. Ama dini yanlış anlayan, küfre düşüp ebedî Cehennemde kalabilir. Âlim
oldukları hâlde 72 sapık fırkanın liderleri ve onlara tâbi olanlar Cehenneme
gidecektir. Âyet-i kerimelere kendi kafalarına göre mânâ verdikleri için
sapıtmışlardır!..