"Emriniz altındakileri ateşten koruyun!.."
13/07/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
"İnsanlar uykudadır. Öldükleri zaman uyanırlar. Fakat fırsat elden
gider..."
Mehmed Murâdî Efendi Osmanlı devletinde yetişen
velîlerdendir. Seyyid olup soyu Peygamber efendimize ulaşır. Aslen Buhârâlıdır.
Babasının vazîfeli bulunduğu sırada 1683 (H.1094) senesinde İstanbul'da doğdu.
Küçük yaştan itibâren ilim tahsîline başladı. Şam’a giderek Abdülganî Nablüsî
gibi âlimlerden de okuyup, sohbetlerinde bulunarak, aklî ve naklî ilimlerle
birlikte tasavvuf yolunda da yetişti. 1752 senesinde Osmanlı Sultânı Birinci
Mahmûd Hân, Mehmed Murâdî Efendiyi İstanbul'a dâvet etti. İstanbul'a geldiğinde
ona çok hürmet ve ikrâmda bulundu. Sultan Mahmûd Hân vefât edip yerine kardeşi
İkinci Osman Hân geçince, o da Mehmed Murâdî Efendiye çok alâka ve hürmet
gösterdi. Mehmed Murâdî Efendi bundan sonra Şam'a gitmeyi arzu ettiğinden
müsâade edildi. Şam'a gittiğinde bir sene kadar kalıp 1755 (H. 1169)’da vefât
etti...
Bu mübarek zat, derslerinde buyurdu ki: İnsanlar
uykudadır. Öldükleri zaman uyanırlar. Fakat fırsat elden gider. Artık kaçırılan
fırsatlara pişmanlığın faydası yoktur. Hiç geri dönme arzusu fayda verir mi?
Gidenin geri dönmesi mümkün olur mu? Çünkü dün geçti, bir daha geri gelmez.
Âhirette kurtuluşa erenler, haramlardan ve dünyâ sevgisinden yüz çevirip, hâlis
bir niyet ile Allahü teâlâya dönenlerdir. Allahü teâlâya götüren yol yalnız
bunlara açıktır. Peygamber efendimiz bir hadîs-i şerîfte; "Dünyâ
sevgisi her kötülüğün başıdır" buyurdu. İki sevgi kalbde bir
araya gelmez.
Emr-i mârûf ve nehy-i münker, iyilikleri
emredip, kötülüklerden sakındırmak vazifesini yerine getiriniz. Dînin yasak
ettiği şeylerden, dîne uygun olmayan işlerden ve bid'atlerden sakınınız. Âyet-i
kerîmede meâlen buyruldu ki:
"Ey îmân edenler! Kendinizi ve evlerinizde ve
emrinizde olanları ateşten (Cehhennem'den) koruyunuz
ki, onun yakacağı, insanlar ve taşlardır..." (Tahrim sûresi: 6)
Âhirette bunlardan olmamak için çok
korkup, sakınınız! Rivâyet edilir ki, Fudayl bin Iyâd şöyle anlatmıştır:
Havanın çok sert ve soğuk olduğu bir gün, Şeyh Abdülallâm'ı gördüm. Üzerinde
ince bir elbise vardı. Soğuk olmasına rağmen, alnından buram buram ter
damlıyordu. Bunun üzerine; "Bu soğukta böyle terlemenizin sebebi
nedir?" dedim. Cevâbında "Bir gün burada bir günah işleniyordu. Ben
buna mâni olmak istedim. Fakat mâni olamadım. Bunun ızdırabından dolayı ve
kıyâmet günü bunun günâhından nasıl kurtulurum diye düşünmekten böyle
terliyorum" dedi. Ya siz, her gün hem kendiniz, hem de başkaları için nice
emr-i mârûfu kaçırıyorsunuz, hâlinize bir bakınız!