Böyle velî nâdir gelmiştir!..
13/08/2021 Cuma Köşe yazarı A.U
Seyyid Tâhâ hazretleri,
büyük âlim ve velî idi.
İhlâsta, Hazret-i Ebû
Bekr'e çok benziyordu.
Şecâatte Hazret-i
Ömer'e.
Hayâda Osmân-ı
Zinnûreyne.
Evliyâlıkta hazret-i
Alî’ye...
Allah’tan çok
korkardı!
Öyle ki bu korkunun
çokluğundan eğilmişti boyun kemiği.
Heybetinden bakılmazdı
yüzüne!
Böyle velî nâdir
gelirdi yeryüzüne.
Onu gören, âşık
olurdu.
Sohbetini dinleyense
kâmil insan.
Hocasının emriyle
Berdesur'a gitti.
Allah’ın kullarını
irşat etti.
Sonra Nehri'ye
yerleşti.
Herkes sohbetine
gelirdi akın akın.
Bir ışık kaynağına
üşüşen pervaneler gibi, herkes, her taraftan Nehri’ye koşuyordu.
Oraya giden, nûra
kavuşuyordu.
Nehri’ye abdestsiz
girilmezdi.
Resûlullahın yolu,
ilim, ahlâk ve edep, Nehri’den yayılırdı hep.
Mektep ve medreseler.
Yüzlerce müderrisler.
Ve binlerce talebeler.
Orada ihyâ oluyordu.
Nehri'ye sanki (nûr)
yağıyordu.
Seyyid Tâhâ
hazretleri, ne zaman sohbete başlasa, dinleyenler kendinden geçiyor,
medresesinde her gün kazanlarla yemek pişiyordu.
Yalnız talebeler
değil.
Herkes orada yiyip
içiyordu.
Bin yedi yüz hâne.
On altı bin Müslüman.
O medreseden geçinirlerdi...