Din Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenilir!..

13/09/2020 Pazar Köşe yazarı S.K

Kur’ân-ı kerîmden ve hadis-i şeriflerden çıkarılan ilimler içinde kıymetli ve doğru olan, yalnız Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri din bilgileridir.

 

 

Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere uymak, İslamiyet’i öğrenmek; meal, tefsir ve hadis-i şerif tercümelerini okumakla değil, dört hak mezhepten birine uymakla olur. Bir kimse, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden, kendi anladığına uyarsa, İslamiyet’e uymuş olmaz.

Kur’an-ı kerimdeki bilgileri doğru olarak Resûlullah efendimiz “sallallahu aleyhi ve sellem” açıklamıştır. İmam-ı Şârânî rahmetullahi aleyh buyuruyor ki: 

"Sünnet, yani hadis-i şerifler olmasaydı, namazların kaç rekât olduğu ve nasıl kılınacağı, zekât nisâbı, orucun, haccın farzları, hukuk bilgileri gibi birçok mesele bilinemezdi." (Mizan-ül kübra)

Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, bu açıklamaları Eshâbına (radıyallahü teâlâ aleyhim) bildirdi. Onlar da talebeleri olan tâbiine bildirdi. Tâbiîn ve tebe-i tabiîn âlimleri de bunları kitaplarına yazdı. Bu kitapları yazan âlimlere Ehl-i sünnet âlimi denir. Bu âlimler, din bilgilerini Peygamber Efendimizden nasıl gelmiş ise aynen naklettiler ve zamanlarındaki Müslümanların anlayacakları şekilde açıkladılar.

Allahü teâlâ, âlimlere uymayı emrediyor, mealen (Bilmiyorsanız, âlimlere sorun!) (Nahl, 43) Onun için âlimlere uymamız gerekir. Âlimlere uymak, dört mezhepten birine uymak ve o mezhebe ait güvenilir bir ilmihal kitabına göre hareket etmek demektir. Asırlardan beri bütün İslam âlimleri, dört mezhepten birine uymuşlar ve Müslümanların da uymaları gerektiğini bildirmişlerdir.

O hâlde, Kur’ân-ı kerim meallerinden, hadis-i şerif tercümelerinden din öğrenilmez. Kur’ân-ı kerim meallerinden ve hadis-i şerif tercümelerinden kendi anladığına göre konuşan kimselerden de din öğrenilmez. Her Müslüman, dinini, Ehl-i sünnet âlimlerinden yahut onların hazırladığı ilmihal kitaplarından öğrenmelidir.

Bir kimse, âlim olduğunu söyleyen birisine gelerek, dinî bir sual sorar. Fetvayı verecek olan şahıs;

“Senin fetvanı [sualinin cevabını] Kur’ân ve sünnete göre mi vereyim yoksa Hanefi mezhebine göre mi vereyim?” der. Soran kişi de;

“Hanefi mezhebine göre ver” der. Bu defa hoca;

“Hayret! İmam-ı a’zam Ebu Hanife’nin fetvasını, Kur’ân ve sünnetten üstün mü tutuyorsun!” diye çıkışır. Soran kişi ise şu muhteşem cevabı verir:

“Hayır, üstün tutmuyorum! Lakin Kur’ân ve sünneti, İmam-ı a’zam’ın (rahmetullahi aleyh) senden çok daha iyi ve doğru anladığını biliyor ve inanıyorum. Onun için İmamı a’zam’a göre cevap ver, diyorum!"