Yaratılış gâyemiz olan ''ibâdet'' nedir?
14/02/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Allahü teâlânın
rızâsı; yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine getirmekte ve
yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır...
Hakîkatte, bütün insanların
yaratılmalarındaki maksat, Allahü teâlâya ibâdet etmeleridir. Nitekim Allahü teâlâ, Kur’ân-ı
kerîm’inde, Zâriyât sûresinin 56. âyet-i celîlesinde meâlen: “Cinnîleri
ve insanları, ancak (beni bilmeleri, tanımaları) bana ibâdet
etmeleri için yarattım” buyurmuştur.
“İbâdet”, özet olarak söylemek
gerekirse, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmaktır. Allahü
teâlânın rızâsı da, yapılmasını kesin olarak emrettiği farzları yerine
getirmekte ve yasak ettiği harâmlardan kaçınmaktadır.
Bir Müslümân, Allahü teâlânın
emrettiği şeyleri, O emrettiği için yapınca; harâm, yasak ettiği şeylerden de,
O yasakladığı için kaçınca ibâdet yapmış, kulluk vazîfesini yerine getirmiş
olur. İbâdet
görevini yerine getirebilmek de şüphesiz ki, Allahü teâlânın nelerden râzı
olduğunu bilmeye bağlıdır. Bunları, Peygamberleri ve kitapları vâsıtasıyla
kullarına bildirmiştir.
Bilindiği gibi, bu dünyâ bir imtihân
yeridir. Bu
imtihânda muvaffak olmak için, İslâmiyetin emrettiği gibi inanmak ve farz
kılınan ibâdetleri yapmak, yasaklanan şeylerden de kaçınmak lâzım ve şarttır.
Yüce Rabbimiz Kur'ân-ı kerîmde, Mülk
sûre-i celîlesinin 2. âyet-i kerîmesinde:
"Hanginizin daha güzel amelde
bulunacağını imtihân edip ortaya çıkarmak için ölümü de, hayâtı da yaratan
O'dur…" buyurmuştur.
Allahü teâlâ yine buyuruyor ki:
“(Ey Resûlüm!) De ki: Duânız [îmânınız,
ibâdetiniz, kulluk ve yalvarmanız] olmasa, Rabbim size ne diye değer
versin?.." [Furkân, 77]
İbâdetleri yapmayanlara, âhirette
çok acı azâplar yapılacağı, Kur’ân-ı kerîmin pekçok yerinde tekrâr tekrâr
bildirilmektedir. Bunun böylece bildirilmesi, aslında Cenâb-ı Hakk’ın bir
ihsânı, O’nun şefkat ve merhametini ifâde eden bir durumdur.
Bildiğimiz gibi, İslâmiyetin
farz kıldığı ibâdetlerin faydası, aslında insanlara yâni o ibâdetleri yapan
fertlere, âilelere ve cemiyetleredir. Yoksa Allahü teâlâ, insanların
ibâdetlerine muhtaç değildir.
Müslümân namaz kılmakla, oruç
tutmakla, diğer ibâdetlerini yapmakla, hem Allah’a karşı kulluk vazîfesini
yapmış, hem de kalbini her türlü kötülüklerden temizlemiş olur. Çünkü namaz ve
oruç, insanları rûhen yükseltir ve kötülüklerden alıkoyar.
Aynı şekilde, Allah’ın
emrettiği gibi malının zekâtını vermek ve muhtaçlara yardım etmekle de hem
Allah’a karşı kulluk, hem de insanlara karşı insanî vazîfe yapılmış olur.
Bütün mübârek geceleri, günleri ve ayları birer ganîmet bilmeli, bu fırsatları iyi değerlendirmelidir... Kazâ namazı borcu olanlar, kazâ namazları kılmalıdır. Kur'ân-ı kerîm okumalı, sevâbını da ölülerimizin rûhlarına göndermelidir. Peygamber Efendimize de salât ü selâm okumalıdır.