İnsan, sevdiği kimse ile berâberdir...
14/08/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Nûrullah Efendi, Nakşibendî-Hâlidî şeyhlerinden Yanyalı İsmet
Efendinin halîfesidir. Hocasının 1872 yılında vefât etmesi üzerine geçtiği
Fâtih Çarşamba'daki meşihat makamında 21 yıl görev yaptı. 1893'de vefât eden
Nûrullah Efendinin kabri, Dergâhın bahçesindedir. Bir sohbetinde şunları
anlattı:
Yüksek üstadımız İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektubatının 1. cild
45. mektubunda şöyle buyuruyorlar:
Allahü teâlâyı sevenler, Allahü teâlâ ile berâberdir. Çünkü,
hadis-i şerifte, (İnsan, sevdiği kimse ile
berâberdir) buyuruldu. İnsanın aslı, ruhudur. Ruhun beden
ile birleşmesi, Allahü teâlâ ile olmasına biraz mâni olmuştur. Bedenden
ayrılıp, bu karanlık yerden kurtulunca, Rabbi ile berâber, Ona yakîn olur.
Bunun için, (Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşturan bir köprüdür) buyuruldu.
Ankebût sûresinin, (Allahü teâlâya kavuşmak isteyene, o
vakit, elbette gelmektedir) meâlindeki beşinci âyeti, Onun
âşıklarına tesellî olmaktadır. Fakat, büyüklerin huzuru, sohbeti ile
şereflenmeyen zavallıların hâli haraptır...
Büyüklerin ruhlarından istifâde edebilmek için de şartlar
vardır. Herkes bu şartları yerine getiremez. Bütün nîmetlerin sahibi olan
Allahü teâlâya hamd olsun ki, bu korkunç hâdise ve başımıza gelen vahşîce
hücûmlar karşısında, kimsesi olmayan bu fakirlerin imdâdına yine, din ve
dünyanın efendisinin Ehl-i beyti yetişmektedir. Bu sûretle büyüklerin yolu
bozulmaktan kurtuldu. Feyizleri kesilmekten korundu. Evet, bu mübârek yol,
memlekette gizli kalmış ve yolcuları, hemen yok gibi olmuştu. Ehl-i beytin
açtığı yol olduğundan, tâmîrinin, temizlenmesinin de, Ehl-i beyt tarafından
yapılması yakışırdı. Başkalarına ihtiyaç olmaması lâzım idi. Ehl-i beytin bu
hizmetine Şükretmek, bu fakirlere lâzım olduğu gibi, bu devlete Şükretmek,
onlara da lâzımdır. İnsanların, bâtını cemetmesi [kalbini, ruhunu toparlayıp,
Allahü teâlâdan başka, hiçbir şeye bağlanmaması] lâzım olduğu gibi, zâhirde
birleşmek, yardımlaşmak da lâzımdır. Hattâ, bu topluluk, berâberlik, daha önce
lâzımdır. Çünkü, bütün mahlûklar içinde, en muhtaç olan insandır.
İnsanların, çok muhtaç olmasına sebep, insanda her şey bulunduğu
içindir. Bunun için, her şeyin muhtaç olduklarının hepsi, insana lâzımdır.
İnsan muhtaç olduğu şeye bağlanır. O hâlde, insanların bağlılığı, başkalarının
bağlılıklarından daha çoktur. Her bir bağlılık, insanı, Allahü teâlâdan
uzaklaştırır. Bundan dolayı, Allahü teâlâdan en uzak olan, en mahrum kalan
mahlûk, insandır.