İslâmiyetin hakîkatini ele geçirebilmek için...
14/11/2023 Salı Köşe yazarı V.T
Şeyh Hamîd-i Bingâlî hazretleri büyük velîlerden olup İmâm-ı
Rabbânî hazretlerinin talebelerindendir. Hindistan’ın Bengâl vilâyetinin
Mengelkût kasabasındandır. İlim tahsîli için Lâhor’a gitmişti. Memleketine
dönerken Ekberâbâd’a uğradı. Bu sırada İmâm-ı Rabbânî hazretleri de oradaydı.
Birkaç gün onun sohbetine geldi ve yüksek evliyâlık makamlarına kavuştu.
Hazret-i İmâm ile birlikte Serhend’e gitti. Cezbe ve sülûk makâmlarında
ilerleyerek, vilâyet derecesine kavuştu ve icâzetle şereflendi. Hocasının emri
ile memleketi olan Bingâl’e gitti. 1640 (H.1050) senesinde orada vefât etti...
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin Hamîd-i Bingâlî’ye gönderdiği (2.
cild 46.) mektup şöyledir:
“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah. Bu güzel kelime,
zılleri, hakîkati ve İslâmiyyeti içinde taşımaktadır. Sâlik, nefy [yanî (Lâ)]
makâmında bulundukça, tâlib [yolcu] mertebesindedir. (Lâ)yı
temâmlayıp, Allahü teâlâdan başka hiçbir şey görmeyince, yolu tamâmlamış ve (Fenâ) makâmına
yetişmiş olur. Nefyden sonra, isbât makâmına [Yanî (İllallah) diyerek
sülûkden cezbeye geçince, hakîkat mertebesine gelir ve (Bekâ) hâsıl
olur. Bu nefy ve isbât ile [(Lâ ilâhe) ve (İllallah) demekle]
ve yolculuk ve hakîkat ile ve bu Fenâ ve Bekâ ile ve bu sülûk ve cezbe ile, (Vilâyet) [Evliyâlık]
ismine kavuşur. Nefis, emmârelikden kurtulup, itmînâna kavuşur. Müzekkâ ve
mutahhar olur [temizlenir]. Demek ki, Evliyâlık, bu güzel kelimenin ilk yarısı
olan (Nefy
ve isbât) sâyesinde ele geçmektedir.
Bu kelimenin ikinci kısmı, Peygamberlerin “aleyhi ve
aleyhimüssalevât” sonuncusunun, Peygamber olduğunu göstermektedir. Bu ikinci
kısım, İslâmiyeti hâsıl etmekte ve kemâle getirmektedir. Seyrin başlangıcında
ve ortasında hâsıl olan İslâmiyet, İslâmiyetin sûretidir. İsim ve şekilden
başka bir şey değildir. İslâmiyetin aslı, özü, vilâyet hâsıl olduktan sonra ele
geçer. Bu zamân, Peygamberlerin “aleyhimüssalevât” tam izinde gidenlere, onlara
mahsûs olan (Kemâlât-i nübüvvet) hâsıl olur.
Vilâyetin iki parçası olan, yolculuk ve hakîkat, İslâmiyetin hakîkatini ele
geçirebilmek için ve Kemâlat-i nübüvvete kavuşabilmek için, sanki iki şart
gibidir. Vilâyet, sanki, namâzın abdesti ve İslâmiyet, namâz gibidir. İbtidâda,
sanki hakîkî [görünen, maddî] necâsetler temizlenmekte, hakîkatte ise, hükmî
[maddeli değil, görünmez] necâsetler temizlenmektedir.