Özbekistân âlim ve velîleri...
15/04/2025 Salı Köşe yazarı R.A
Özbekistân çok mühim bir kültür diyârı; çok büyük
ulemâ ve evliyâ yatağı olan mübârek bir memlekettir. Buralar, “Mâverâün-nehir”
diye anılır.
Müslümânlar, Mâverâünnehr’e ilk
defâ; m. 667’de el-Hakem bin Ömer el-Ğıfârî komutasında gelerek üç yıl
kalmışlardır. Daha sonra Kuteybe
bin Müslim’in düzenlediği seferler netîcesinde, küçük bir kısım
hâriç, bütün bölge Müslümânların hâkimiyetine girmiş ve bölgede
İslâmiyyet hızla yayılmıştır.
Herkese, vaktiyle atalarımızın
yaşadıkları kadîm “Türkistân diyârı”nı, eski “İpek Yolu” güzergâhını, “Mâverâün-nehir
İlleri”ni, kültür diyârını gezip görmelerini, çok büyük
ulemâ ve evliyâ yatağı olan o mübârek memleketleri ziyâret
etmelerini, dünyânın en nâdîde ahşâb işlemelerini ve çini örneklerini,
târihî ve turistik beldeleri incelemelerini harâretle tavsiye ederiz.
Bilindiği üzere, Özbekistân
çok mühim bir kültür diyârı; çok büyük ulemâ ve evliyâ yatağı olan mübârek bir
memlekettir. Buralar, “Mâverâün-nehir” diye anılır.
Mâverâün-nehr, Sâmânîler devrinde
İslâm dünyâsının parlak bir medeniyet alanı hâline gelmiştir. İslâm âleminin en
meşhûr âlimlerinden olan Abdülhâlık Goncduvânî, Ârif-i Rivegerî, Mahmûd
İncirfağnevî, Alî Râmîtenî, Muhammed Bâbâ Semmâsî, Seyyid Emir Külâl, Seyyid M.
Behâeddin-i Buhârî Şâh-ı Nakşibend, Alâüddin-i Attâr, Ya’kub-ı Çerhî,
Ubeydullah-ı Ahrâr, Muhammed Zâhid, Derviş Muhammed, Hâcegî Muhammed İmkenegî
gibi büyük evliyâ (kaddesallahü esrârehümül-aliyye), bu bölgede yaşamışlardır.
İmâm-ı Buhârî, Hakîm-i Tirmizî,
el-Bîkendî, el-Müsnedî, el-Eş'as, İmam-ı Şeybânî, Hâce Muhammed Pârisâ, Yûsüf-i
Hemedânî gibi daha yüzlercesini sayabileceğimiz alimler (rahmetullahi aleyhim)
Buhârâ'da yetişmişlerdir.
Bu âlimlerin yazdıkları ciltler
dolusu eserler, Buhârâ, Semerkand ve Taşkent kütüphânelerinde bulunuyordu.
Fakat komünistler bu bölgeyi ele
geçirince, Türk milletinin İslâmı kabulünden sonra, dînî âbidelerle süsleyip,
İslâm mîmârîsi ile şarkın birer pırlantası hâline getirdiği Buhârâ, Semerkand,
Taşkent ve Kaşgar gibi Mâverâün-nehir şehirlerinde mevcut milyonlarca
kitâbı, Kur’ân-ı kerîm ve hadîs kitapları başta olmak üzere, bütün dînî
eserleri toplayıp sokaklarda yırtarak ayaklar altında çiğneyip yaktılar.
Bununla da kalmayıp, halkın
elinde bulunan dînî, millî ve târihî kitapların hükûmete teslîm edilmesini
emretmişler ve topladıkları bu kıymetli eserleri de aynı şekilde imhâ
etmişlerdir. Kitaplarını teslim etmeyen binlerce Müslümânı ve din âlimlerinin
büyük bir kısmını Sibirya’ya sürmüşler ve şehîd etmişlerdir.
İş, İslâmî eserlerin yok
edilmesiyle bitmemiş, yalnız Buhârâ’da 360 câmi ve mescid yıktırılmıştır. Bir
medrese, din aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmak için bırakılmıştır.
Semerkand’daki Uluğ Bey Medresesi de, dîn aleyhtarlığı müzesi olarak kullanılmıştır.
Ruslar yalnız İslâm mâbedlerine el atmakla kalmamış, bölgede bulunan kiliseleri
de kapatarak basketbol ve voleybol salonu yapmışlardır.
Sovyetler
Birliğinin dağılmasından sonra, elhamdülillah, bu târihî eserler ve mâbetler de
hürriyetlerine kavuşmuş ve büyük bir tâmir ve restorasyon faâliyeti
başlamıştır.
