İnsanlar, doğru rehberlere muhtaçtır...
15/10/2019 Salı Köşe yazarı R.A
Mürşid-i kâmillerin en üstünleri, dört mezheb imâmlarıdır. Bunlar; İmâm-ı
A'zâm Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik, İmâm-ı Şâfiî ve İmâm Ahmed bin Hanbel'dir.
Cenâb-ı Hak, şu uçsuz-bucaksız olarak gördüğümüz muazzam kâinâtı yaratmış,
bunlar içerisinde, sâdece bizim üzerinde yaşadığımız gezegenimizin yani dünyanın
insanlarla meskûn olmasını irâde buyurmuştur. Nice hikmetlere mebnî,
Hazret-i Âdem babamızla Hazret-i Havvâ annemizi, Cennet’ten bu dünyâya
göndermiştir.
Binâenaleyh beşeriyet, daha birinci şahıstan itibâren, muallimsiz,
mürşidsiz, rehbersiz, kılavuzsuz, öndersiz, muktedâ bihsiz, rol modelsiz
bırakılmamıştır.
Dünkü makâlemizde, “Rehber” kelimesinin manalarını kısaca
özetlemiştik; bugün de bir nebze, aynı manalarda kullanılan “Mürşid” kelimesinden
bahsedelim:
“Mürşid”: “İrşâd eden, doğru yolu gösteren rehber zât; insanları, iyi birer
Müslümân olmaları için, terbiye eden, âlim ve velî kişi” şeklinde tarif
edilmektedir.
“Tasavvuf yolunda nihâyete varan büyükler (yolun sonuna kavuşanlar) iki
türlüdür: Birincisi Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve
sellem) izinde giderek kemâle erdikten sonra insanları irşâd için (doğru yola
çekmek için) halkın derecesine indirilmiş olan “mürşidler”dir.
İkincisi, yükseldikleri derecelerde bırakılıp, insanların yetişmesi ile vazifeli
olmayan “evliyâ”dır.” (İmâm-ı Rabbânî)
“Bütün kazançlarıma, mürşidlerimi çok sevmekle kavuştum. Saadetlerin
anahtarı, Allahü teâlânın sevdiklerini sevmektir.” (Seyyid Mazhâr-ı
Cân-ı Cânân)
“Talebe, mürşidini ne kadar çok severse, onun kalbinden feyz alması da, o
kadar çok olur. Mürşid vesîledir, vâsıtadır. Maksad, Allahü teâlâdır.” (İmâm-ı
Rabbânî)
“Mürşidi olmayanın, mürşidi şeytândır.” (Muhyiddîn İbn-i Arabî)
“Bir kimsenin kendisini irşâd edecek (doğru yolu gösterecek) bir mürşidi
yoksa, büyük zâtların (Ehl-i Sünnet âlimlerinin) kitaplarını okusun ve onlara
uysun.” (Ferîdüddîn Genc-i Şeker)
Bir de “Mürşid-i Kâmil” terimi vardır; bu da, “Tasavvufta
kemâle gelmiş, olgunlaşmış, evliyâlık mertebelerinin sonuna ulaşmış, kâbiliyeti
olanları bu yolda yetiştiren rehber zât” demektir.
“Mürşid-i kâmillerin en üstünleri, dört mezheb imâmlarıdır. Bunlar; İmâm-ı
A'zâm Ebû Hanîfe, İmâm Mâlik, İmâm-ı Şâfiî ve İmâm Ahmed bin Hanbel'dir. Bu
dört İmâm, İslâm dîninin dört temel direkleridir.” (Abdülhak-ı Dehlevî)
Demek ki Allahü teâlâ, dünyâya gönderdiği ilk insanı [yani Hazret-i
Âdem’i], aynı zamanda ilk Peygamber kılmış, ondan sonra, kullarına râzı olduğu
ve beğendiği yolu göstermek için, çeşitli mekânlardaki, çeşitli kavimlere,
zaman zaman “Peygamber”ler göndermiştir.
Târihte belli bir zaman dilimine, belli bir coğrâfî bölgeye ve belli bir kavme gönderilen Peygamberler vardır. Ama âhir zaman Nebîsi Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm), [günümüz de dâhil olmak üzere] bütün zamanlara, bütün mekânlara ve bütün kavimlere, tüm milletlere, hattâ hem insanlara, hem de cinnîlere gönderilmiş bir Peygamberdir. [İnşâallah bu konuda, başka makâleler de yazalım.]