Salih bir dâmat arıyordu kendine...
15/10/2020 Perşembe Köşe yazarı A.U
Büyük velîler’den Şâh Şücâ-i Kirmânî hazretleri, Kirman
pâdişâhının oğlu idi.
889 senesinde vefât etti.
Bu zâtın, sâliha bir kızı vardı.
Kirman vilâyetnin en güzel kızıydı.
Edeb ve takvâ sâhibiydi.
Çok da isteyeni vardı.
Ama babası kimseye vermiyordu.
Zîra takvâ ehli bir dâmat arıyordu.
Nihâyet câmide bir genç gördü.
Namazını tâdil-i erkânla kılıyordu.
Bu hâli çok hoşuna gitti.
Onu, gıbtayla seyretti.
Namazı bitince, yanına gitti.
“Selâmün aleyküm evlât.”
“Aleyküm selâm bey amca.”
“Evli misin evlâdım?”
“Hayır efendim, bekârım.”
“Bak ne diyeceğim... Hem güzel, hem de takvâ sâhibi bir kız olsa, onunla
evlenir misin?”
Genç, şaşırdı birden.
“Şeyy, bilmem ki, hiç düşünmedim.”
“Düşün öyleyse.”
“Amca, bana kim kız verir ki?”
“Neden oğlum?”
“Ne bileyim, hiç dünyâlığım yok da.”
“Olmasın, dünyâlık mühim değil.”
Delikanlı iyice meraklanmıştı.
Sordu hemen: “Kim bu kız bey amca?”
“Benim kızım, hem güzel, hem takvâ ehli, onu sana vermek istiyorum.”
Genç sevindi tabii: “Bilmem ki, siz istedikten sonra...”
Büyük zât buyurdu ki:
“Tamam evlât, mübârek olsun.”
Tezinden nişan, düğün yapıldı.
Çabucak evlendiler.
Ve mesut bir hayat yaşadılar...