Balık ve kılçık!..
15/11/2020 Pazar Köşe yazarı A.U
Mısır evliyâsından Seyyid Ahmed Bedevî hazretlerinin
vefâtından sonra, Ebül Kays bin Ketîle adında bir âlim,
Mısır'dan çıkıp bu büyük zâtın medfun olduğu yere gelmişti.
Gerçi bu zâtın nâmını işitmişti.
Ama bilmiyordu üstünlüğünü.
İnsanların, onun türbesine karşı gösterdiği büyük ilgiyi görünce hayretine
gitti bu hâl!
Kendi de ilim sâhibiydi.
Oranın halkını toplayıp;
“Ey insanlar! Bu zâta bu kadar ilgi ve iltifat niye? Bu zâtı ben de
tanıyorum. Ama lüzumundan fazladır sizin bu ilginiz” dedi.
Onlar, bu yabancıdır dediler.
Ve üstünde durmadılar.
Onu evlerine götürdüler.
Yemek ikrâm ettiler.
Sofrada balık da vardı.
Adamcağız balığı yerken boğazına bir kılçık takıldı.
Ne ileri gidiyordu, ne de geri.
Ne yapsalar da çıkmadı kılçık...
Izdırabı günbegün artıyordu.
Ama hiç kimse çâre bulamadı.
Yemekten içmekten kesildi.
Kendi kendine;
"Ben o zâta sû-i zanda bulundum.
Bunun için bu geldi başıma" dedi.
Koştu mübârek türbesine.
İki diz üzerine, edeple oturdu.
Yasîn-i şerîfi okumaya başladı.
Henüz yarısına gelmemişti.
Bir gıcık geldi boğazına.
Ve kuvvetle öksürdü.
O öksürükle fırlayıp çıktı kılçık.
Yasîn-i şerîfi tamamladı.
Ve gönderdi mübârek rûhuna...