"Boyundan büyük işlere giren helâk olur!”
16/03/2022 Çarşamba Köşe yazarı V.T
"Sakın dünyânın
parlaklığına, câzibesine ve onun dışı tatlı, içi zehir olan hîlelerine
aldanma!"
İzzeddîn Abdülazîz
Dîrînî hazretleri evliyanın büyüklerindendir. 1216 (H.613) yılında doğdu. 1295
(H.694) senesinde Kahire'de vefât etti. Zamânındaki âlimlerden ilim öğrendi.
Ebü'l-Feth bin Ebi'l-Ganîm Rasânî'nin sohbetinde bulundu ve Şeyh İzzeddîn'den
tasavvuf ilmini öğrendi. Tasavvuf yolunda yüksek mertebelere kavuştu.
Talebelerine, sohbet ederken talebenin hocasına karşı göstermesi gereken
edepleri şöyle anlattı:
“Talebe, doğru yolu öğrenmek isteyince, hocasına karşı tam olarak boyun eğmesi
ve itâat etmesi gerekir. Hattâ talebenin, hocasına karşı meyyit gibi olması
lâzımdır. Nasıl meyyit yıkayıcıya hiçbir şey şart koşmadan, îtirâz etmeden
teslimiyet gösteriyorsa, talebenin de hocasına, bu şekilde teslimiyet
göstermesi gerekir. Yoksa, teslimiyet ve itâat etme mertebesinden düşüp takvâ
ve doğru yol üzere bulunma derecesinden uzaklaşır. Talebe, özellikle hocasının
huzûrunda, nefsinin arzu ettiği bir şeyin iddiâsında bulunmamalıdır. Çünkü
böyle bir iddiâda bulunmak, talebenin en büyük hatâlarından olup, hocasının
gözünden düşmesine yol açar. Fakat talebenin, hocasının huzûrunda sâdece
dinlemesi, söze karışmaması, nefsine âit herhangi bir iddiâda bulunmasına mâni
olur. Onun en güzel şekilde hocasına tâbi olmasına yardımcı olur. Bu ise, zâten
talebenin, hocasının huzûrunda iken dikkat etmesi lâzım gelen hususlardandır.
Talebe, kendi derecesinin, hocasının derecesinden yüksek olduğunu
düşünmemelidir. Bilakis, her yüksek mertebeyi hocası için istemeli, Allahü
teâlânın yüksek ihsanlarını ve bol lütuflarını hocası için temenni etmelidir.
Hakîkî talebe böyle olur. Bu sebeple, en yüksek mertebelere çıkar.”
"Bütün işlerinizde ve hareketlerinizde, orta hâl üzere olun. Cimrilikten ve isrâftan son derece sakının. İsrâf ve haddinden fazla dağıtmakla, elde bir şey kalmaz. Bir gün insan muhtaç kalır. Cimrilik yapmak, hâl ve harekette ölçülü olmamakla da, kişi îtibâr bulamaz. Sakın dünyânın parlaklığına, câzibesine ve onun dışı tatlı, içi zehir olan hîlelerine aldanma. Onun inci gibi görünen ön dişlerinin arkasında, parçalayıcı dişler saklıdır. Çünkü dünyânın sağı solu belli olmaz. Bakarsın bâzen suda ateş parçası olsun ister. Bâzen insana yapamayacağı şeyleri teklif eder. Böylece insan, boyundan büyük işlere girer de helâk olur gider.”