İbâdetlerin en fazîletlisi...
16/08/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Resûlullah Efendimiz
bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki: “İbâdetlerin efdali, en kıymetlisi, fıkıh
öğrenmek ve öğretmektir.”
Âkıl (akıllı) ve bâliğ
(bülûğa, ergenlik çağına erişmiş) erkek ve kadın her Müslümâna; îmân edilecek
şeyleri, farzlardan, harâmlardan meşhûr olanları, lüzûmu kadar öğrenmek farzdır.
Bunları öğrenmemek harâmdır. İşitip de, öğrenmeye ehemmiyyet vermemek küfür
olur, îmânı giderir. Bir hadîs-i şerîfte; “İlim öğreniniz. İlim
öğrenmek, ibâdettir. İlim öğrenene ve öğretene cihâd sevâbı vardır” buyuruldu.
Her mü’mine, birinci
farz olan şey, îmânı, farzları, harâmları öğrenmektir. Bunlar öğrenilmedikçe,
Müslümânlık olamaz, îmân elde tutulamaz; Hak borçları ve kul borçları ödenemez;
niyyet, ahlâk düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyyet edilmedikçe de,
hiçbir farz kabûl olmaz.
Hadîs-i şerîfte; “Bir
sâat ilim öğrenmek veyâ öğretmek, sabâha kadar ibâdet etmekten dahâ sevaptır” buyurulmuştur.
Ölmemek için, yemek,
içmek lâzım olduğu gibi, dîn düşmânlarına aldanmamak için de, dînini, îmânını
öğrenmek lâzımdır. Ecdâdımız, her zamân bir araya toplanıp, ilmihâl kitâplarını
okurlar, dînlerini öğrenirlerdi. Ancak, böyle Müslümân kalmışlardır.
Abdullah bin Mubârek
hazretleri; “İlim öğrenen, günâh işlemekten korkar. Günâhtan korkan
ondan kaçar. Ondan kaçan ise kıyâmet günü hesaptan kurtulur” buyurmuştur.
Bir hadîs-i
şerîfte; “İbâdetlerin efdali, en kıymetlisi, fıkıh öğrenmek ve
öğretmektir” buyuruldu.
Hadarâtül-kuds
kitâbının müellifi buyurmuştur ki: “İmâm-ı Rabbânî hazretlerinden
Buhârî, Mişkât, Hidâye, Şerh-i Mevâkıf kitâplarını okudum. Dâimâ, gençleri ilim
öğrenmeye teşvîk ederdi. Önce ilim, sonra tarîkat buyururdu. Benim, ilimden
kaçındığımı, tarîkatten zevk aldığımı görünce, hâlime merhamet ederek; kitâp
oku, ilim öğren, câhil sofu, şeytânın maskarası olur; 'ilim rütbesi rütbelerin
en üstünüdür' buyurdu.”
Hadîkada buyuruluyor
ki: “Fıkıh ilmi ile uğraşmak, yani farzları ve harâmları öğrenmek, her
Müslümâna farz-ı ayındır. Fazlasını öğrenmek de, farz-ı kifâye olup, çok
sevaptır, hiçbir zararı yoktur.”
Anadan, babadan izin
almadan cihâda ve tehlikeli olan yoldan bir yere, hattâ farz olan hacca gitmek
câiz değildir. İzinleri olmadan ilim tahsîline gitmek ise câizdir. İslâmiyyeti
doğru olarak öğrenebilmek için de, fıkıh ve ilm-i hâl kitâplarını okumaktan
başka çâre yoktur. Fıkıh kitâbı okumak, geceleri nâfile namâz kılmaktan
dahâ sevâptır. Çünkü farzları, harâmları, âlimlerden veyâ yazmış oldukları
kitâplardan öğrenmek farzdır. Kendisi yapmak ve başkalarına öğretmek
için fıkıh kitâpları okumak, tesbîh namâzı kılmaktan dahâ sevâptır.
Netice olarak Allahü teâlâ, Resûlullah Efendimizi, Kur’ân-ı kerîmi teblîğ etmek, öğretmek için gönderdi. Eshâb-ı kirâm, Kur’ân-ı kerîmdeki bilgileri, Resûlullah Efendimizden öğrendiler. Din âlimleri de, Eshâb-ı kirâmdan öğrendiler. Bütün Müslümânlar da, dîn âlimlerinden ve bunların kitâplarından öğrendiler. Hadis-i şerifte buyurulduğu gibi: “Allahü teâlâ, melekler ve her canlı, insanlara iyilik öğreten Müslümânlara duâ ederler.”