Bütün mahlukat zikrediyordu...
16/10/2023 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Bağdat’ta
yaşayan Abdurrahman Tafzuncî hazretleri, büyük velî idi.
Bir gün ıssız “bir
çöle” çıktı.
Allahü teâlâyı zikre
başladı.
Ve “Ey vahşî
hayvanların, kendi lisânlarıyla tesbîh ettiği Rabbim! Seni, bütün
noksanlıklardan tenzîh eder, bütün kemâl sıfatlarıyla tesbîh ederim” dedi.
O an bir hareket
başladı.
Vahşî hayvanlar
geldiler.
Ve yanında tesbîhe
başladılar. Hepsi, kendi diliyle zikrediyor, avazları Arş'a yükseliyordu.
Daha sonra;
“Ey bütün kuşların
kendi lisânlarıyla tesbîh ettiği Rabbim! Seni, bütün noksanlıklardan tenzîh
eder, bütün kemâl sıfatlarıyla tesbîh ederim” dedi.
O an bir hareket
başladı.
Rengârenk kuşlar
gördü.
Dört bir yandan akın
ettiler.
Başı üstünde
toplandılar ve gökyüzünü “bulut gibi” örtüp kendi lisânlarıyla
zikre başladılar.
Az daha geçince;
“Ey bütün rüzgârların
tesbîh ettiği Rabbim! Seni tesbîh ederim” dedi.
O anda her
taraftan “tatlı rüzgârlar” esip Hak teâlâyı kendi lisânlarıyla
zikre başladılar.
Daha sonra;
“Yâ Rabbî! Şu dağlar,
şu tepeler seni nasıl zikrediyorlarsa ben de seni öyle tesbîh ederim” dedi.
O anda etrâftaki
dağlar sallanıp üzerlerinden koca koca kaya parçaları yuvarlandı aşağıya.
Ve zikrediyorlardı.
“Allah!” diyorlardı.
Yer gök bu tesbîhle
inliyordu...