Kısa bir İstanbul seyâhati...
16/10/2023 Pazartesi Köşe yazarı R.A
8 Ekim 2023 Pazar günü, “İhlâs
Vakfı Emîr Sultân Yurdu”nun organize ettiği, sâdece erkeklere
mahsûs, günübirlik, “Baba-Oğul, Dede-Torunİstanbul Seyâhati”ne
âcizâne ben de katıldım. Emeği geçen kardeşlerimize, ben de, ayrı ayrı teşekkür
ediyorum. [Daha önce de sâdece hanımlara mahsûs seyâhat yapıldığı bilgisini de
aldım.]
Türkiye’nin her tarafından gelen misafirlerle (125 kişi), 5
minibüsle, deryâdan damla misâli birkaç yer gezildi. Ayasofya-i
Kebîr Câmii, Sultân Ahmed Câmii, Yeraltı Câmii, Arab Câmii, Mehmed Emîn Tokâdî
Türbesi, Kaşğârî Câmii, Eyyûb Sultân Câmi ve Türbesi ziyâret
edilen yerler arasındaydı. Buralar hakkında, misafirlere, âcizâne bendeniz kısa
kısa bilgiler vermeye çalıştım...
Bilindiği üzere, İstanbul’da câmiler, medreseler,
kütüphâneler, türbeler, aşevleri, hamâmlar, saraylar, çeşmeler, konaklar,
surlar, kemerler, kervânsarâylar vesâire yüzlerce-hattâ binlerce
gezilecek-görülecek mekân var.
Türkiye
gazetesi ile promosyon olarak verilen “İstanbul Evliyâları” isimli 2 cildlik
eserde [478+478 sayfa] (77+107=184 biyografi) var.İstanbul’da yatan pekçok
Sahâbe, Ulemâ ve Evliyâ türbesi var. 29 Osmânlı Sultânı, pekçok sadrazam,
vezîrler, daha birçok meşhûr zât İstanbul’da yatıyor. İstanbul
anılınca, hemen hâtıra Eyüp Sultân, Peygamber Efendimizin süt kardeşi
Şeybetü’l-Hudrî gibi Sahâbe-i kirâm gelir ve yine Murâd-ı Münzevî, Mehmed Emîn
Tokâdî, Abdülfettâh-ı Akrî, Azîz Mahmûd Hüdâyî, Sünbül Efendi, Merkez Efendi,
Beşiktâşlı Yahyâ Efendi gibi nice büyük zâtlar da hâtıra gelmektedir.
Peygamber
Efendimiz, İstanbul’u fethedecek kumandânı ve orduyu, asırlar öncesinden
müjdelemiştir. Bu müjdeye lâyık olabilmek için, milyonlarca Müslümân
İstanbul yollarına düşmüştür. [İstanbul’un fethini müjdeleyen hadîs-i
şerîf hakkında, Fakültemizden emekli bir hadîs profesörü
arkadaşımız, Ahmed İbn-i Hanbel hazretlerinin “Müsned”i, Ebû Abdillah
el-Hâkim en-Neysâbûrî’nin “el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn”i,
İmâm Buhârî’nin “et-Târîh”i başta olmak
üzere, 19 kaynak zikretmiştir. İstanbul İlâhiyât’taki diğer bir hadîsçi
meslektaşımız ise kaynakları 24’e ulaştırmıştır.]
İstanbul
hakkında, onlarca-yüzlerce ilâhî, kasîde, gazel, şiir, şarkı, türkü söylenmiş;
kitap ve makâle yazılmış; pekçok araştırma yapılmıştır. [Şiir Antolojilerine
bakılacak olursa, İstanbul hakkında yüzlerce şiir yazıldığını görürüz.]
Şâir
Nedîm, şu şiiri boşuna söylememiştir: “Bu
şehr-i Stanbûl ki/Bî-misl ü behâdır/Bir sengine yekpâre/Acem mülkü fedâdır.”
Türkmenlerin
bir atasözü var: “İstabul’u görmegen, âleme gelmegen”
diyorlar.
Dârulfünûn
müderrislerinden Seyyid Abdülhakîm Efendi “İstanbul’un
kulübesi, Anadolu'nun köşkünden evlâdır” demektedir.
Onun
talebesi Sultânüş-şuarâ Necip Fâzıl Kısakürek de “Güleni
şöyle dursun, ağlayanı bahtiyâr” demiştir.