"Çok yemek yiyen, nefsinin kölesidir!"
16/10/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyâr hazretleri Hindistan'da yetişen büyük
velîlerdendir. 1173 (H.569) senesinde, Mâverâünnehir'de Ûş kasabasında doğdu.
Hâce Muînüddîn-i Çeştî hazretlerine intisab ederek evliyalık yolunda yükseldi.
1235 (H.633) senesinde Hindistan'da Delhî'de vefât etti.
Kutbüddîn-i Bahtiyâr hazretleri buyururdu ki: "Çok yemek
yiyen, nefsinin kölesi olur. Bunun için az yemelidir. Bedeni ayakta tutacak
kadar ve ibâdette kuvvetli olacak kadar yemek ile yetinmelidir. Normal ve basit
giyinmeli, süsten, gösterişten uzak olmalıdır. Süslü elbiseleri gösteriş için
giyen, kendini aşağılamak yolunda silâhlı bir soyguncu gibi olur. Az
uyumalıdır. Değersiz ve kıymetsiz dünyâ işlerine gönül vermek şöyle dursun,
bunları konuşmaktan, böyle şeylerden bahsetmekten bile çok sakınmalıdır. Böyle
dünyâlık şeylerin yanında bulunmasını bile, kendisi için kusûr, kabahat ve bu
yolda ilerlemeye mâni bilmelidir...
Tasavvuf yolunda ilerlerken görülen mânevî hâlleri, garib
mânâları, insanların anlayamayacakları şeyleri, aslâ insanların
anlayamayacakları şekilde söylememelidir. Zîrâ insanların anlayamayacağı bir
şeyi söylemek, onların yanlış anlamasına, böyle şeyleri söyleyen zâta düşman
olmalarına sebeb olur. Dînin emirlerini yerine getirmekte çok gayretli
olmalıdır. Zîrâ bu olmayınca, bu yolda ilerlemek olmaz. Bir kimse hem bu yolda
ilerlediğini söylüyor, hem de dînimizin emir ve yasaklarına uymakta gevşek
davranıyorsa, biliniz ki o kimse yalancıdır. Bu yolda bulunanlarda olan
hâllerden biri veya birkaçı o kimsede bulunursa, biliniz ki o hâller
şeytandandır, onu aldatmaktadır."
"Biliniz ki, şu dört şey tasavvufun esaslarındandır: 1) Bu
yolda yürümek arzusunda bulunan bir velî, aç ve fakîr olsa da, hâlinden
şikâyetçi olmamalı, dışarıdan, tok ve hâli, vakti yerinde görünmelidir. 2) Fakirleri,
maddî ve mânevî doyurmalıdır. 3) Allahü teâlânın ihsân ettiği nîmetlere
şükredemediği, O'na lâyık ibâdet yapamadığı, âkıbetinin nasıl olacağını
bilemediği için kendi içinden dâimâ üzgün bir hâlde bulunmalı, fakat
başkalarını üzmemek, asık suratlı imiş gibi görünmemek, onların da rızâlarını,
sevgilerini kazanabilmek için dışarıdan çok neşeli, mesûd ve memnun
görünmelidir. 4) Kendisine eziyet ve sıkıntı verenleri affetmeli, insanlara
karşı lüzumlu nâziklik ve sevgiyi her zaman göstermelidir."