“Yaklaş ve ellerini ateşe sok bakalım!”
16/11/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Bir gün Şeyh-i Ekber'in sohbetine bir felsefeci gelmişti. Peygamberlerin
mucizelerini inkâr ediyor, her şeyi felsefe ile çözmeye kalkışıyordu!..
Bugün Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin vefat yıl
dönümüdür... İbn-i Arabî hazretleri, evliyânın büyüklerinden ve
sofiyye-i aliyyedendir. İsmi, Ebû Bekr Muhammed bin Ali’dir...
1165 (H.560) senesinde Endülüs’teki Mürsiyye kasabasında
doğdu. Küçük yaşından itibâren ilim tahsil etmeye başlayan İbn-i Arabî
hazretleri, pekçok âlimin meclislerinde bulunup ilim öğrendi... Tasavvufta
yüksek derecelere kavuştu. İlminden ve feyzinden istifâde etmek için, müracaat
edilen belli başlı büyük âlimlerden oldu. Hac farîzasını yerine getirdikten
sonra Konya’ya geldi ve Selçuklu Sultânı'ndan çok ikrâm ve hürmet gördü...
Bu mübarek zat, Sofiyye-i aliyyeden ve kelâm âlimlerinden olan Sadreddîn-i
Konevî’nin hocası ve üvey babası oldu. Daha sonra Şam’a yerleşti. 1240’ta
yetmiş sekiz yaşına gelen İbn-i Arabî, Şam’da Muhyiddîn İbn-üz-Zekî’nin evinde
vefât etti. Kâsiyûn Dağı eteğine defnedildi. Şam halkı, büyüklüğünü
anlayamadıklarından kabrini çöplük hâline getirdiler. Yavuz Sultan Selim Han,
Mısır Seferi sırasında Şam’a gelince bu duruma son verdi ve bu büyük zâtın
kabrinin bulunduğu yerde bir câmi ile yanı başında bir dergâh yapılmasını
emretti. Câmi ve dergâh ile birlikte İbn-i Arabî hazretlerinin kabri üzerine de
bir türbe yaptırdı...
***
Bir gün, Şeyh-i Ekber Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin sohbetine
inkârcı bir felsefeci gelmişti. Bu felsefeci, peygamberlerin mucizelerini inkâr
ediyor, filozof olduğu için her şeyi felsefe ile çözmeye kalkışıyordu. Soğuk
bir kış günüydü. Ortada, içinde ateş bulunan büyük bir mangal vardı. Filozof
dedi ki: “Avâmdan insanlar, hazret-i İbrâhim’in ateşe atıldığı ve
yanmadığı kanâatindedirler. Bu nasıl olur? Zîrâ ateş her şeyi yakar kavurur.
Çünkü yakma özelliği vardır.”
Muhyiddîn-i Arabî hazretleri; “Allahü teâlâ, Enbiyâ sûresinin 69.
âyet-i kerîmesinde meâlen; (Biz de: Ey ateş İbrâhim’e karşı serin ve selâmet
ol! dedik) buyurmaktadır” dedi. Ortada bulunan mangalı alıp, içindeki ateşi
filozofun eteğine döktü ve eliyle ateşi iyice karıştırdı. Bu hâli gören filozof
donup kaldı. Ateşin, elbisesini ve Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin elini
yakmadığını görünce iyice şaşırdı. Muhyiddîn-i Arabî hazretleri ateşi tekrar
mangala doldurup, filozofa; “Yaklaş ve ellerini ateşe sok” deyince,
filozof ellerini uzatır uzatmaz, ateşin tesirinden hemen geri çekti.
Muhyiddîn-i Arabî bunun üzerine; “Ateşin yakıp yakmaması Allahü teâlânın
dilemesiyledir” buyurdu. Filozof onun bu kerâmetini görünce, Kelime-i şehâdet
getirerek Müslüman oldu...
Allahü teala şefaatlerine nail eylesin...