Kur'ân-ı Kerim, indiği gibi kalmıştır
16/11/2023 Perşembe Köşe yazarı O.Ü
Sual: Kurân-ı kerimde, indirildiğinden itibaren, herhangi bir değişme olmuş mudur?
Cevap: Kur'ân-ı
kerimin, hadis-i şeriflerden ve başka ilahi kitaplardan bir ayrılığı ve
üstünlüğü de, bugüne kadar indiği gibi, değişmemiş olarak kalmasıdır. Harfleri
ve noktaları bile değişmemiştir demek yetişmiyor. Çünkü Kur'ân-ı kerimdeki
kelimelerin çeşitli okunuşundan başka, bu kelimelerin uzun, kısa, açık, kapalı,
kalın, ince gibi okunmaları da, Resulullah Efendimizin (sallallahü
aleyhi ve sellem) bildirdiği ve okuduğu gibi kalmıştır. İlm-i kırâat
denilen ve pekçok kitabı olan büyük bir ilme ve İslam âlimlerinin bu yoldaki
çalışmalarına, hizmetlerine bakıp da şaşmamak elde değildir. Kur'ândan olup da
çıkarılmış veyahut Kur'ândan olmayıp da sonradan katılmış tek bir kelime
yoktur. Çünkü, İslam âlimleri, Kur'ân-ı kerime dokunulmaması, ufak bir şüphenin
bile ona yaklaşamaması için, çok sağlam bir esas koymuşlardır. Yani, Kur'ân-ı
kerimin her asırda söz birliği ile gelmesi şarttır. Eshab-ı kiramdan bugüne
kadar, her asırda, yalan üzerinde söz birliği yapacakları düşünülemeyen yüz
binlerce hafız vasıtası ile bizlere gelmiştir. Sanki bir an durmayan
coşkun bir nehir gibi ebediyete doğru akıp gitmektedir.
Bugün İslam düşmanlarının yeryüzünü kapladığı bir zamanda bile,
elhamdülillah, dünyanın her tarafında, Allah kitabının her kelimesi, her
noktası birbirine benzemektedir. Kur'ân-ı kerimin ne kadar çok sağlam olduğu
şundan da anlaşılır ki, Eshab-ı kiramın büyüklerinden bazıları bildirdiği
hâlde, tevatür yani söz birliği hâlini almayan okuma şekilleri, ne kadar
kuvvetli olsa bile, Kur'ândan olmak için kâfî görülmemiştir. Mesela, yemin
keffaretini bildiren (üç gün oruç) âyet-i
kerimesini, Abdullah ibni Mesud hazretleri, (üç gün arka arkaya oruç) olarak
bildirmiş ve bunu fıkıh âlimleri vesika bilerek, keffaret orucunun üç
gün, mütetâbi'ât olarak, yani art arda
tutulması lazım olmuştur. Fakat Abdullah ibni Mesud hazretleri, Eshâb-ı kiramın
büyüklerinden, çok güvenilir ve çok sağlam bir zat olmakla beraber, sözünde
yalnız kaldığı için, Mütetâbi'ât kelimesi
Kur'ân-ı kerime girememiştir. İhtiyat olunarak bu kelimenin manası alınmış ve
yine ihtiyat olunarak Kur'ân-ı kerime sokulmamıştır. Bunlara Kırâet-i şâzze
denir.