Allahü teâlânın celâl sıfatları da vardır...
16/12/2019 Pazartesi Köşe yazarı R.A
“Celâl” sıfatı; Allahü teâlânın kahr ve gazab sıfatlarından olup azamet,
büyüklük, ululuk, hiçbir şeye muhtaç olmamak demektir.
Aralık ayının başından beri, Allahü teâlâya, kitaplarına ve Peygamberlerine
harp açanların (Âd, Semûd ve Nûh aleyhisselâmın kavimleri gibi) âkıbetlerinden
bahsediyoruz.
Bilindiği üzere, Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde bildirilen doksan dokuz
ism-i şerifine, “Esmâ-i Hüsnâ (Güzel isimler)” denilir.
Kur'ân-ı kerîmde buyuruldu ki (meâlen):
“Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsı (güzel isimleri) vardır. O hâlde, O'na,
bunlarla duâ ediniz.” (A'râf sûresi, 180)
“Esmâ-i hüsnâdan her birini söyledikten sonra, “celle celâlüh” gibi
tâzîm, hürmet (saygı) ifâdesini de söylemelidir. Yoksa edebe riâyet edilmemiş
olur.” (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
Bunlardan bir kısmına cemâl sıfatları, diğer bir kısmına
da celâl sıfatları adı verilmektedir. Meselâ “Rahmân”, “Rahîm”,
“Latîf”, “Cemîl”... gibi sıfatlar cemâl sıfatlarındandır. Ama “Azîz”,
“Cebbâr”, “Kahhâr”, “Müntekım”… gibi bazı sıfatlar vardır ki, bunlar celâl
sıfatlarından olmaktadır.
“Cemâl (Güzellik)” sıfatı, Allahü teâlânın lütuf ve rızâ sıfatıdır. “Celâl”: Allahü
teâlânın kahr ve gazab sıfatlarından olup azamet, büyüklük, ululuk, hiçbir şeye
muhtaç olmamak demektir.
En büyük âlim ve velîlerden Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruh)
buyuruyor ki:
“Allahü teâlâ, kıyâmet günü mahşer yerinde, kâfirlere ve günâhı
olan müminlere, kahr ve celâl; sâlih olan müminlere ise, lütuf ve
cemâl sıfatlarıyla muâmele edecektir.”
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
“Yeryüzünde bulunan her cânlı fânîdir (yok olucudur).
Ancak celâl ve ikrâm sâhibi olan Rabbinin zâtı bâkîdir. Böyle iken, Rabbinizin
hangi nîmetlerini yalan sayabilirsiniz?” (Rahmân sûresi, 26-28)
“Yâ zel-celâli vel-ikrâm'ı çok söyleyiniz, ona çok devam ediniz.” (Tirmizî)
“Melekler, Allahü teâlânın azameti, celâli ve büyüklüğünden korkudadırlar.
Kendilerine verilen emirleri yapmaktan başka işleri yoktur.” (İmâm-ı Rabbânî)
“Gadab”: Allahü teâlânın, emrine karşı gelen kullarından intikâm almak istemesi
manâsına gelmektedir.
“Allahü teâlâ, kullarına, iyilik ve kötülük yapmayı, çeşitli sebeplerle
hâtırlatmaktadır. Merhamet ettiği kulları, kötülük yapmak irâde edince,
isteyince, O irâde etmez ve yaratmaz. İyilik yapmak irâde ettikleri zaman, O da
irâde eder ve yaratır. Böyle kullardan hep iyilik meydâna gelir. Gadab ettiği
düşmânlarının kötü irâdelerinin, isteklerinin yaratılmasını, O da irâde eder ve
yaratır. Bu kötü kullar, iyilik yapmak irâde etmedikleri için, bunlardan hep
fenâlık meydana gelir.” (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)
[İnşâallah yarınki makâlemizde de, helâk edilen bazı ferdlerden
bahsedelim.]