Gönül huzûru ile duâ etmelidir...
17/02/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Allahü teâlâya duâ ederken, peygamberlerini ve sâlih kullarını da vesîle
etmelidir.
Âkif Efendi Osmanlı âlim ve velîlerindendir. 1686 (H.1098) senesinde Amasya'da doğdu. Zamânının ileri gelen âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti. Sultan Bâyezîd Medresesine müderris tâyin edilip ders okuttu ve talebe yetiştirdi. Daha sonra uzun müddet Amasya Müftîsi olarak vazîfe yaptı. Yaşlanınca müftîlikten ayrıldı. 1760 (H.1173) senesinde Amasya'da vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Allahü teâlâya duâ ederken, peygamberlerini ve sâlih
kullarını da vesîle etmelidir. Duâ ederken sesini yükseltmemeli, kendisinin
günahkâr, kusurlu olduğunu îtirâf etmeli, samîmî kalb ile, ciddî olarak,
isteyerek ve gönül huzûru ile duâ etmelidir. Ettiği duânın mânâsını bilmelidir.
Yakınındakilere, yâni komşularına da duâ etmelidir. Duâyı tekrar tekrar etmeli,
duâ ederken ve dinlerken sık sık âmîn demelidir. Olmayacak şey için duâ
etmemelidir. Duâdan sonra iki elini yüzüne sürmelidir. Duânın kabûlünde acele
etmemelidir. Duâ ettim, kabûl edilmedi dememelidir. Sonra kabûl edilebilir.
Yâhut kabûlü bir şeye bağlanır. Yâhut bir belâyı gidermiş olur. Bu sayılanlar
duânın kabûl kısımlarıdır.
Duânın kabûl zamanları; Ezân okunurken onu
dinleyip yapılan duâ kabûl olunur. Secdede, Kur'ân-ı kerîm okuduktan sonra,
Kur'ân-ı kerîmin hatminde (bilhassa hatmi okuyanın duâsı makbûldür), Zemzem
suyu içerken, ölünün yanında, kuş öterken, sohbet meclislerinde, yağmur
yağarken, Kâbe'yi gördüğü zaman, iki mübârek Allah lafzı arası duâ kabûl
yerleridir...
Oturduğu yerin de temiz olması
lâzımdır. Kâbe'yi tavâf ederken, Hacer-i esved ile Kâbe'nin kapısı arası olan
Mültezem'in yanı, Altın Oluk'un altı ve Zemzem kuyusu yanı, Safâ ve Merve
tepeleri, Sa'y edilen yerler, Safâ ile Merve arasında gidip gelirken, Arafat'la
Minâ arasında bulunan Müzdelife, Arafat, Minâ, taş atmaya gelirken ve taş
atarken, haccın menâsikinde, Resûlullah'ın mübârek Ravdasının yanında da duâlar
müstecâbdır, makbûldür. Fâcir ve fâsık olsa da, mazlûmun duâsı makbûldür.
Babanın, âdil pâdişâhın, sâlih ve velîlerin duâları müstecâbdır.
Çocukların da ana-babasına duâları, misâfirin
duâsı, oruçlunun iftâr vaktindeki duâsı, Müslümanın Müslümana gıyâbında, yâni
arkasından yaptığı duâ makbûldür. Allahü teâlânın İsm-i âzamı ile yapılan duâ
kabûl olunur. Bu şekilde duâ edenin duâsını, Allahü teâlâ ânında kabûl eder. Bu
da, enbiyâ sûresi 87. âyet-i kerîmesinin; "Lâ ilâhe illâ ente
sübhâneke innî küntü min-ez-zâlimîn" kısmıdır. Bu hususta başka
diyenler de olmuştur. Ama burada bu kadar yazmak yetişir.