Dostun sevdiği kimseler, insana güzel görünür...
17/04/2024 Çarşamba Köşe yazarı V.T
"Sevgilinin sevdiklerini sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin
alâmetidir."
Dağıstanlı Ziyâeddîn Efendi Osmanlı âlim ve velîlerindendir. 1849 (H.1266) senesinde Dağıstan'da doğdu. Gençliğinde Şeyh Şâmil'in ve onun oğlu Gâzi Mehmed Paşanın maiyetinde Ruslara karşı senelerce savaşıp cihâd etti. Sonra İstanbul'a gidip tahsîlini yaptı. Hocası Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretleridir. Ondan zâhirî ve bâtınî ilimleri öğrenip icâzet aldı. İlim tahsîlini tamamlayıp, icâzet aldıktan sonra, Edirne'de İkinci Ordu alay müftülüğüne tâyin edildi. Sonra Malkara ve Tekirdağ kâdılığı yaptı. Meşrûtiyetin îlânından sonra İstanbul'a gitti. Medreset-ül-Mütehassısînde mezhebler ve hadîs ilmi dersleri verdi. Bu vazîfesinden sonra da Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretlerinin dergâhında üçüncü halîfesi olarak irşâd vazîfesini üstlendi.1921 (H.1339) senesinde İstanbul'da vefât etti. Bir dersinde şunları anlattı:
Yüksek üstadımız Muhammed Mâsum Fârûkî müceddidî,
29. mektûb arasında buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâma
sordu, (Yâ Mûsâ! Benim için ne amel yaptın?) "Yâ Rabbî!
Senin için namaz kıldım ve oruç tuttum ve zekât verdim ve ismini çok
zikrettim" deyince, Allahü teâlâ, (Namaz kılmak, senin için
burhândır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekât, mahşer günü, herkes
sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nûr
olacaktır. Benim için ne yaptın?) buyurdu. Mûsâ aleyhisselâm, "Yâ
Rabbî! Senin için olan amel nedir?" dedi. Allahü teâlâ, (Sevdiğim
kulumu, benim için sevdin mi ve düşmanımı düşman bildin mi?) buyurdu.
Mûsâ aleyhisselâm, Allahü teâlânın sevdiği amelin, Onun dostlarını sevmek ve
düşmanlarını sevmemek olduğunu anladı... Görülüyor ki, sevgilinin sevdiklerini
sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin alâmetidir. Bu dostluk ve
düşmanlık, seven kimsenin elinde değildir. Kendiliğinden hâsıl olur. Hâlbuki,
başka ibâdetleri yapmak için, arzu ve niyet etmek lâzımdır. Dostun sevdiği
kimseler, insana güzel görünür. Düşmanlar da, çirkin görünür. Dünyadaki
sevgilerin de, böyle olduğunu herkes bilir. Bir kimse, birisini seviyorum
deyince, onun düşmanlarını düşman bilmedikce, buna inanılmaz. Münâfık olduğu
anlaşılır. Şeyhülislâm Abdüllah-i Ensârî diyor ki: "Ebül-Hüseyn bin
Sem'ûn, bir gün hocam Muhammed Husrî'yi incitmişti. O günden beri onu
sevmiyorum. Bir kimse, üstâdını incitir, sen de o kimseye darılmaz isen,
köpekten aşağı olursun!.."