Altın yüzük, fakirlere mi yasaktır?
17/05/2024 Cuma Köşe yazarı O.Ü
Sual: Bazı kimseler; “Eshab yani ilk Müslümanlar fakir oldukları için, kendilerine altın yüzük takmaları yasak edildi. Zengin olanların takması ise caizdir” demektedirler. Böyle bir şey var mıdır, bu sözler doğru mudur?
Cevap: Böyle söyleyenlerin bu sözleri, hiçbir esasa, delile, kaynağa
dayanmamaktadır. Resulullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), erkeklere
altın yüzüğü yasak ederken, sebebini de bildirmiştir. Fakirlere değil, her
erkeğe yasak etti. Yalnız fakirlere haram olsaydı, fakir kadınlara da haram
olurdu. Bundan başka, yalnız altını değil, çok ucuz olan başka madenlerden
yüzük takmayı da yasak etmiştir. Şunu da bildirelim ki, gümüşten başka
yüzüklerin erkeklere yasak edilmesi, Medine'de iken oldu. Eshâb-ı kiramın fakir
olduklarını bildiren haberler ise, hicretten önce Mekke'de iken idi. Bedir
Gazasında bulunan üç yüzden fazla Sahabiden altmış dört adedi muhacir
olduğuna göre, Mekke'de imana gelenlerin sayısı yüzden azdı. Medineli ensarın
fakir olanları ile muhacirlerin fakirleri, Mescid-i nebî yanındaki Soffa
denilen büyük çardak altında yaşarlar, ilim öğrenmek ve öğretmekle uğraşırlar,
ömürlerinin çoğu Resulullah efendimizle birlikte cihad etmekle geçerdi. Bunlara
"Eshâb-ı soffa" denirdi. Sayıları değişirdi. Çok zaman yetmiş kişi
olurdu. Çoğu şehit oldu. Bunlardan başka bütün Eshâb zengin idi. İçlerinde çok
zengin olanları az değildi. Bostân kitabında deniyor ki:
“Zübeyr bin Avvâm hazretleri ölünce, mirasçılarının her birine kırk bin
dirhem gümüş kaldı. Abdurrahman bin Avf hazretleri, hastalığında boşamış
olduğu hanımına, mirasının yirmi dörtte birinin verilmesini söylemişti. Buna
seksen üç bin altın verildi. Hazret-i Talha'nın günlük geliri, bin altın
idi.”
Bunların üçü de Cennetle müjdelenmişti. Hazret-i Osman'ın servetinin
hesabı bilinemedi. Zekât, ganimet ve ticaret sebebi ile Medine'de fakir kimse
kalmadı. Altın yüzüğün yasak edilmesini fakirliğe bağlamak isteyenlerin pek
çürük ipe sarılmakta oldukları meydandadır. Dört mezhebde de haram olan bir
şeyin haram olduğuna inanmak lazımdır. Bulunduğu mezhebin haram dediğini
değiştirmeye kalkışarak, âyet-i kerimelere veya hadis-i şeriflere başka mana
verenin mezhebsiz olduğu anlaşılır. Mezhebsiz olan da, ya sapık veya kâfir
olur!